Keşkelerimiz Olmamalı 


Değerli Kızım;

    Allah size aslan yüreği gibi bir yürek versin. Fare yüreği gibi korku içinde yaşayanları yanınızdan uzak tutsun. Hayatında kekelerin pek yeri olmasın… Hayat seni gereğinden fazla yormasın.

 

    Değerli Kızım;

    Başarısızlıklar yoldaşımız olmuşsa bu bizim tecrübesizliğimize, daha pişmeye ve olgunlaşmaya ihtiyacımız olduğu içindir. Ayağımızın bir taşa veya bir engele takılıp düşmemiz, daha dikkatli olmamız içindir. Nasıl ki düşen düştüğü yerde kalmıyor yeniden yürüyorsa, biz de düşmelerimizden ibret alıp, daha dikkatli bir şekilde ileriye doğru ilerlememiz gerekir. Hayatta en menfi durumu lehine çevirmesini bilenler, sağlam bir inancı, aşk ve şevki olanlardır.

 

     Bilmeliyiz ki, doğru ve iyi kararlar tecrübelerden, tecrübeler ise kötü kararlardan gelir. Yine bilmeliyiz ki, başarı beynin büyüklüğü ile değil, düşüncenin büyüklüğü iledir. Düşünceler ruhumuzun yayın istasyonları gibidir. Aynı zamanda düşünceler bulaşıcıdır. Nasıl ki, hiçbir zaman “ben birinci olamam” diye düşünen birine, birincilik verilmez. İkincilik veya daha geriler böyle düşünenler içindir.

 

    Kendimize güveniyor ve kararımızda kararlılık var ise endişeye asla yer olmaz. Başarı ve zafer ileride bizi beklemektedir. Bilmeliyiz ki, kararlılık insanın iradesini uyandırır ve uyanık tutar. Hiçbir kimseyi gözümüzde ulaşılmayacak kadar büyütmemeliyiz. Çünkü hiçbir kimse ulaşılmayacak kadar büyük ve üstün yaratılmadı. Başkalarını gözümüzde ulaşılmayacak kadar büyütmek demek, kendimizi ondan aşağı görmek anlamına gelir.

 

       Biz ki, “İnşallah” diyerek erteleyenlerden değil, “Bismillah” diyerek başlayanlardan olalım. Alan değil, veren olmak istemez misin? İçimizde ki uyuyan dev, bizim talimat vermemizi bekliyor. Devasa eserleri taşlar değil, onları işleyenlerin meydana getirdiğini unutmayalım…

      

      Değerli Kızım;

       Aydınlanmak için karanlıktan şikâyet etmez bize asla yaraşmaz. Biz aydınlanmak için bir mum veya lamba yakmasını da biliriz. Bu cesaret, bu bilgi ve bu gayret bizde fazlasıyla vardır. Duydun mu bilmem, “Eğerle meğeri evlendirmişler de, keşke adında çocukları olmuş…” derler. Gözlerimiz nemli, enerjimiz boşa gitmiş, hüzünlü olarak “Ah… Keşke…” dememek için, hayata hakkını vererek yaşayalım. Daima keşkesiz bir hayata “merhaba” diyelim…

 

       Geçmişimizi evimiz gibi değil, istifade edebileceğimiz bir kitap veya not defteri gibi kullanmaya bakalım. Bilmeliyiz ki, fırsatlar hazır olanlar için daima vardır. Elbette herkes pişman olacaktır. Neden en az pişman olanlardan biri de biz olmayalım?

 

       Hayat öyle bir şey ki yapılması gerekeni, gereken yerde yapmaz isek, sonunda dudaklarımızdan önce derin bir “Ah...” sonra da “Keşke” si gelir. Onun için seçeceğimiz iyi bir dost, kendimize verebileceğimiz en büyük bir armağanımız olacaktır.

 

       Unutmamalıyız ki, her insan çevresinin ürünüdür. Düşünme biçiminden, kültürel izlere, insani tavır ve yaşayışları, tutum ve davranışlarında yaşadığı coğrafyanın ve iklimin etkisi vardır. Sence de kılavuzu horoz olanın, nerede sabahladığını araştırmaya gerek var mı?

 

       Büyüğün büyüsüne kapılan, küçüğü gördüğü olur mu? Sen de bilirsin ki, hayatta küçük şey yoktur. Her büyük yapıyı meydana getiren küçük tuğla veya taşlardır. Her çok veya büyük de, küçüklerden müteşekkildir. Küçük şeylerin büyüklerin tohumu olduğunu veya başlama yeri olduğunu unutmamalıyız değil mi?

 

Kocaman bir ceviz ağacı veya koca bir çınar ağacı küçücük bir tohumdan doğmuşlardır. Küçük başlangıçlar olmadan büyük sonuçlar olur mu?    Trafik kazalarının nedeni bir anlık ihmal, bir orman kül eden en ufak bir kıvılcım değil midir?

 

İnsan deneyimle bilir ki, gelecek olayların gölgesi bu günlere önceden düşer. Küçük başarılar, büyük başarıların ilk adımlarıdır. Hayatta küçük diye şey yoktur. Tüm büyük şeyler, küçük şeyler üzerinden temellenmiştir. İnsan binası da bir damla suyla başlayarak, hücre tuğlalarını örerek büyümüştür.  Küçük şeyler bize yanlışlarımızı düzletme fırsatları verir.

 

Değerli Kızım;

Elimizdeki gücü kaybetmemek için, hayatın akıntısı istediğimiz yöndeyken onu yakalayalım. İç çekmemek için elimizdeki güzelliğin, sıhhatin ve zamanın değer ve kıymetini bilelim. Kaçan fırsata, bastırılan duyguya, boşa harcanmış hayata ve boş yeregeçen yıllara, geciken itiraflara meydan vermeyelim. Ne derler, “Şimdiki aklım olsaydı…” ifadelerine hayatımızda yer vermeyelim. Son kullanma tarihi geçmiş bir yığın pişmanlıklarımız olmasın…

 

“Keşke yirmi yıl geriye dönebilseydim, keşke onu hiç tanımasaydım, keşke bu kadar çok sevmeseydim, keşke aklım yerinde olsaydı, keşke ders çalışsaydım, keşke “keşke” kelimesini anlamlı hatalar yapmasaydım…” demek istemiyorsak, anın, günün ve zamanın değerini bilip ona hakkını verelim.

 

Asla unutmamalıyız ki, “keşke ne derler”e kurban verilmiş, son kullanma tarihi geçmiş bir yığın pişmanlıklarının diğer adıdır. Tek başına kalmış pişmanlıkların sığınabileceği bir evi bile yoktur. Keşke ile ne yaptığımız hatalar geri düzelir, ne de kırılan ve yitirilen umutlarımız geri gelir?  Hayat ise; acaba, keşke ve eğlencelerle kaybedilmeyecek kadar çok kısadır.

 

Hiçbir şey gelecekte değil, şimdi de gerçekleşir. Kaybedilmiş geçmiş geri gelmeyeceği gibi, gelecekte elimize geçmeyebilir. Yani gün, bu gündür. An, bu andır. Yer şu an bulunduğumuz yerdir.  Yaşam bizim yaşamımızdır. Ne geçmişe saplanıp patinaj yapalım, ne de gelecek hayalleri kurarak şimdiyi heba edip harcamayalım.

 

Harekete geçip, her anı dolu dolu kullanalım. Günü yakalayalım. Unutmamalıyız ki, yarın ömrümüzden geride kalan bir gün olacaktır… Hemen şimdi…  Değilse ne zaman? Gelecek yaklaşmakta olan şimdilerden başka bir şey değildir. Her anını değerlendiren, dolu dolu yaşayan, anını feth eder ve yarınlarının fatihi olur.

 

Değerli Kızım;

Gününü geçmişte ve gelecekte harcayanlar elbette zarar ve ziyan üzeredirler. Ne geçmişle bu kadar bağın olsun, ne de tüm zamanlarını gelecek hayaller peşinde geçirenlerden olma… Ben az diyeyim sen çok anla… İleride bir gün “keşke” demek istemiyorsan eşini, işini ve arkadaşlarını en iyilerden seç… Düşünmek ruhun kendi kendisiyle konuşmasıdır. Ona göre düşün ve ona göre hareket et…

 

Bilmelisin ki, dili tatlı olanın arkadaşı çok olur. Emin dost ise emanetle belli olur. Çocuğuna küçük şeylerden zevk almasını öğreten, ona büyük bir servet bırakmış olur. Anlamalısın ki, boş zaman yoktur, boşa geçen zaman vardır.

 

Değerli Kızım;

En değerli aksesuarın yüzündeki tebessümün olsun. Güzellikler ve iyilikler yardımcın, doğruluk dostun olsun. Bitmez gibi bildiğimiz her şey biter. Yutkunarak yaşamak istemiyorsak, yudumlayarak yaşayalım… Galiba, huyun efendisi susmaktır. Allah yar ve yardımcın olsun…

 

Bir adam/yani baban…

 

Ant-180314

( Bilge Kıza Mektuplar-31 başlıklı yazı KOCAMANOĞLU tarafından 23.03.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu