Sahilde iğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalık vardı. Deniz, tatilcilerin önünde çarşaf gibi güneşin ışınlarıyla parlıyordu. Hatta göz bile alıyordu!

            Anneyle baba, sırtları dönük şezlongun altında güneşin yakıcılığından korunuyorlardı. Güneş yağı ile sırtlar terden boncuk, boncuktu. Orta yaşlardaki anne çevresi pembe desenli güneş gözlüğünün koyuluğunda denizin kıyıcığında kulaç atan on üç yaşındaki oğlunu takip ediyordu. Baba ise kafasını yana çevirip yanındaki gazetesinden Cumhurbaşkanı seçimleriyle ilgili haberlere göz atıyordu. Bir ara karısının sırtında kıllı ellerini gezdirip, güneş yağına karışan terleri temizlerken eşine: “Hanım, bak muhalefet parti liderleri mutlaka oyumuzu kullanmamızı söylüyor, dönüş yapalım mı, ne dersin?” dediğinde, eşi, “Bey, daha on günümüz var. Hem kartlara da borçlandık. Şimdi onu yakalım mı? Hem Başbakan işini bilir. Ondan başka kazanan mı olur ki?” diyerek yanındaki buz gibi kolasından bir yudum daha çekti. Kocası sustu. Ellini karısının sırtından çekip sırtını denize doğru dönerek gazetesini okumaya devam etti.

            Adam, gazetesinin ikinci sayfasına geçince oğluna baktı. Oğlu kırmızı renkli şeritlerin kıyıcığında yüzüyordu. Dubaların yanına geldiğinde ailesine el sallayıp “Boy” verdi.

            Baba güldü…

            Spor sayfasındaki transfer haberlerine göz attığında, kendi takımının hala transferde durgun olmasına kızdı. Tekrar gazetesinin orta sayfasına baktı. Erdoğan’ın mitingdeki resmine takılı kaldı. Uzun süre sayfanın hemen hemen yarısını kaplayan fotoğrafı inceledi. Şapkalı seçmenlere, “Oruç, oruç da miting mi olur! Yazık değil mi bu vatandaşa?” diyerek sitem etti. Resme biraz daha dikkatlice bakınca, su zerreciklerin seçmenlerin üstünde püskürtülmesine sevindi. Sanki kendi rahatlamış gibi oldu.

            Kolasından bir yudum daha çekince, uzun uzun geğirdi… Güneş ışınlarının kıçını fazla yaktığını düşününce birden kalkıp hızla koşarak iri cüssesini denize bıraktı. Hızlı kulaçlarla oğlunun yanına geldiğinde, nefes nefeseydi… Bir süre konuşamadı.  Oğlu, “Baba çevremdeki herkes oy kullanmanın öneminden bahsediyor. Bizde oy kullanacak mıyız? Hem oy kullanmazsak gelecekte kızlı erkekli öğrenciler ayrı ayrı eğitim göreceklermiş.” Baba, “ Kim söylemiş?” dediğinde, oğlu suyun altından çıkıp, “Başbakan’ın oğlu Bilal söylemiş” dedi.

            Baba,  sustu, ileri baktı… “Olmaz öyle şey, hem anana söyledim. Dönüşü kabul etmedi. On günümüz yansın mı, dedi. Yapacak bir şey yok. Hem anketlerde Erdoğan’ın %58 çoğunlukla Cumhurbaşkanı olacağını söylüyor. Gitsek ne değişecek ki!”

            Evet, okurum tatil beldelerinde bunlar yaşanırken biz gelelim seçim sonrası öz eleştiriye:

            Oyunu kullanmayan gerek protestocuların gerekse tatilcilerin büyük çoğunluğunun muhalif seçmenler olduğu görüşünde herkes birleşiyor ve eleştiri okları da bunların üzerinde yoğunlaşıyor.

            Nasıl yoğunlaşmasın? Az buz oy değil, 13 milyonu aşkın kullanılmayan oy! Seçimin kaderini bir anda değiştirebilecek bir rakam! Belki de seçim ikinci tura kalacaktı. Artık şöyle oldu, böyle oldu sızlanmalarını bir kenara bırakıp, iktidar bir zafer daha kazandı. Muhalefet ise bence başarısız olmuştur. Kimse yenilgiye kılıf aramasın, bu durumu yaratan da yine muhalefetin beceriksizliği veya iyi niyetidir. AKP Seçim stratejisini en ince detayına kadar hazırlıyor ve hayata geçiriyor. Basın nasıl yönlendirilir ve muhalefeti buradan nasıl dışlarız? Rakiplerimizi nasıl alaşağı ederiz ve açıklarını nasıl buluruz? Onların seçmenlerini sandığa nasıl yaklaştırmayız? Devlet olanaklarını nasıl kullanırız?  Reklamda neler yapmalıyız? Anket şirketlerince nasıl algı yaratırız? Vs. Vs…

            Muhalefet Cephesi

            Evet, muhalefetin en büyük sorunu, halka, özellikle de AKP seçmenine birebir strateji ile ulaşamamasıdır. Özellikle basının hür olmayışı ve büyük bir bölümünün iktidara çalışması muhalefetin kendini anlatamamasındaki en büyük engel diye düşünüyorum. Bu sorun üzerinde bütün partililer yoğun çalışmalı ve başarı için elinden ne geliyorsa yapmalıdır… Zira siyaset iyi niyet tanımıyor. Sıcaklarda oruç tutanları meydanlarda ayakta bekletmek adına muhalefet miting düzenlemedi. Ama Erdoğan son sürat devletin olanaklarıyla mitinglerini düzenledi. Yani işi sıkı tuttu.

            Muhalefet YSK başta olmak üzere RTÜK gibi kurumlara şikâyet etti. Ne oldu? Takipçisi olacak mı? Bunu kamuoyu ile paylaşacak mı? Bir daha ki seçimlerin adaletli olması için ne gibi çalışmalar yapacak? Burada başaramıyorsa, dünyaya bunu anlatacak mı? Seçmeniyle bütünleşerek kamuoyu oluşturup protestosunun dozunu artıracak mı? Açıkçası, Seçim Kanunu iktidardan yana olan bu yapıyı süratle değiştirmezse,  sonu her zaman hüsranla sonuçlanacağa benziyor!

            Seçimi izleyen elin Avrupalıları gerçekleri izleyip raporlarında dile getirdiler. Diyeceksiniz ki, dile getirde de ne oldu? Seçimler iptal mi olacak veya bundan sonraki seçimlerde ne değişecek ki?

            “Atı alan denizle birleşen Üsküdar’ı geçti”

            AGİT Neler Demiş?

-       Seçim propagandasının Resmi Devlet Organizasyonuyla birleştiğini,

-       Erdoğan dışındaki diğer adayların medya görüntülerinin az olduğu, yani yandaş medyanın muhalefet adaylarına yer vermediği,

-       Üç adayında bir TV kanalında tartışmalarının uygun olacağını ve Başbakan’a televizyonlarda özellikle sınırlı yer ayrılmasıyla ilgili kaygılarının olduğunu,  belirtmişler.

 

Şimdi  AGİT’in bu gözlemlerini  AKP’li yöneticiler ve seçmenleri ciddiye aldı mı, dersiniz? Tüh! Deyip kendilerini mi yediler!  “Onurumuz ayaklar altına mı alındı”  dediler!

            AGİT,  raporunda, AK seçim propagandasının,  resmi devlet organizasyonuyla birleştiğini belirtmişti. Bunlar arasında TRT’nın olduğuna inanıyor musunuz?

TRT Tarafsız mıydı?

Muhalefet,  kendilerine az yer verildiği gerekçesiyle başta Genel Müdürleri olmak üzere TRT’yi ilgili birimlere şikâyet ettiler. Ve konunun takipçisi olacaklarını söylediler. Sonuçta ne çıkar bilinmez!

Zaten,  “Atı alanda denizle birleşen Üsküdar’ı çoktan geçti!”

TRT Demiştik, hani şu Eurovision Şarkı Yarışmasına Jüri oylarının satıldığı ve oylama sisteminin adaletsizliğinden yakınarak iki yıldır katılmadığı TRT yönetimi, aynı duruşu ne seçimlerde ne de yayınlarında gösterebilmiştir.

Neyse bu adaletsizliğin hesabını bir gün mutlaka soran çıkacaktır!

Şimdi Reklamlar!

            Öyle vücut losyonu veya bankaların emeklilere dağıttığı çeyrek altın konulu reklamları değil! Özellikle büyük şehirlerde boy,  boy reklam panoları Sayın Erdoğan’ın reklamı ile donatıldı. Zaten bu şirketlerde AKP’ye yakınlığı ile biliniyor. Muhalefet hiç şikâyet etmesin… Bunlardan eşit şekilde yararlanmak için gerekli çabayı gösterecekti. Baktın olmuyor, kamuoyunu yanına alıp protestosunu yapacak ve ses getirecekti.. Bunu yaptı mı? Yapmadı. Yalnızca grup toplantılarının arasına sıkıştırmak yetmiyor! Seni orada dinleyen kaç kişi? Naklen verdiği kaç kanal var ki?

            Neyse yazım uzun oldu… Kalemi elime alınca durmak bilmiyor, akıp gidiyor… Biraz havayı değiştirelim. Geçen bayramda bir aile dostumuza gittik. Yetmişine az kalmış bir teyzemiz sohbet arasında:

            “Okuma yazmam yok, ama Kuran’ı okurum” deyince, devreye girdim:

            “Peki, Kuran’ın içinde neler yazdığını ve ayetlerin ne anlama geldiğini biliyor musun?”

            “Vıy! Nerden bilcem?”

            Aslında bu eli öpülesi teyzemin hiç suçu yok. Ona bu imkânı sağlamayanlara yazıklar olsun! İşte bu teyzemden milyonlar var. Okuma-yazması olup da suya sabuna dokunmayanlar da ayrı bir konu...

            Evet, sevabı ve günahıyla bir seçim dönemini daha tarihin derin sayfalarına gömdük. İleride yorumlarını unutup skora bakacağız, tıpkı futbol takımlarının aldığı sonuçlar gibi… Artık seçim sarhoşluğundan sıyrılıp, ülkemizin ciddi sorunlarına odaklanıp, onların takipçisi olmalıyız. Örneğin, İŞİD ve PKK’nin elinde rehin olan vatandaşlarımız ne durumda? Dört bakan hakkındaki ‘Yolsuzluk ve Rüşvet’ iddialarıyla ilgili Mecliste kurulan komisyonun neler yaptığı? Deniz Feneri Derneği Davası nereye gidiyor? Ekonomi, Doğu ve Ortadoğu ile Dünya politikalarımız hakkındaki gelişmelerden muhalefet bilgilendiriliyor mu? Vs. Vs.. önemli konular…

            Ve de Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı yeminini ettikten sonra köşke yerleşecek mi? balkon konuşmasında Atamızdan bahsetmedi ama Köşke yerleştiğinde Atatürk’ün ruhu ile konuşacak mı? Atanın anılarına bakıp, onun ve silah arkadaşlarının bu vatanı kurtarmak ve sonrasında neler yaptığını gözleriyle görecek mi? Okumuş olduğu kitaplara bakıp, notlarıyla ilgilenecek mi? Bu konuda neler düşünecek? Yoksa köşke yerleşmeyip, kendi yaptırdığı Başkanlık Sarayı’na mı yerleşecek?

            Umarız köşk ileri de AVM filan olmaz!

            Bunları hep birlikte yaşayıp göreceğiz…

            Sayın Erdoğan’ın tatilcilere bir teşekkürü olsa gerek! Bence onlara gelecek genel seçimlerde bir tatil ödülü verse hiç de fena olmayacak!

            Şezlonglar boş kalmasın!

Ertuğrul Erdoğan

Ağustos 2014/Bursa

www.erdoganlaedebiyat.com

 

 

 

            

( Oy Kullanmayan Tatilcilerin Kıçı Bronzlaştı başlıklı yazı ErtğrulErdoğan tarafından 12.08.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu