Olmalı mı olmamalı mı?
Aslında olası bir durum da söz konusu değil karar vermek adına. Kararsızlık da
az yorucu değil hani. Ya görmek, görmek istemediklerinizi ama en kötüsü görür görünüp
görmezden geldikleriniz. Daha da kötüsü görmezden gelinmek hele ki görünmek
istediklerinize…
Kabul etmek çok zor ama
etmemekten de bin kat iyi ve olası. Olası bir mücadelenin nirengi noktası
üstelik her ne kadar mücadelelinin ne anlam çağrıştırdığı yadırganıp yâdsınsa da.
Yadsınmak mı dedim… Hay Allah! Beterin beteri var denir her zaman için.
Buyurun, hoş geldiniz tek kişilik gösteriye. Aman ha, dikkat! Tüm biletler
satıldı. Yine de hiç belli olmaz, gelmeyenler olur, diyemeyeceğim zira herkes
pek bir meraklıdır böylesi gösterilere.
Sahi, nedir çaresi daha
doğrusu var mıdır bir çözümü bu garip açılımın. İstediğiniz kadar yok sayın, ne
çare. Onlar sizi bir kere çıkarmışlar gözden. Çaresizliğin çaresi nerede
saklıdır kim bilir…
Allah ıslah etsin,
demeye de ne hacet. Herkes tutturmuş bir yol gidiyor.
Zihinlerde yerleşik
onca profil gerek bireysel izdüşümleri gerekse neyi canlandırmak istiyorlarsa…
Kıyamet koptu kopacak
olsa da ne taviz veren var ne yolundan dönen. Bu durumda tek bir şık kalıyor
geriye. Onu da siz tahmin edin artık. Niyetler de belli ameller de.
Bir de şu ünlü söyleme
ister iştirak edin ister görmezden gelin:
‘’Ya bu deveyi
güdeceksin ya da bu diyardan gideceksin.’’
İyi de bütün develer
telef oldu benim yüzünden. Hem develer Hakkın rahmetine kavuştu hem de kendimi
başka diyarlarda buldum. Hep aynı senaryo ve değişmez replikler. Daha doğrusu
ölüm sessizliği ne var ki kulağıma çalınan da onca fısıltı. Benim bitmek bilmez
monologlarım. Final zaten baştan belli. E, ne olacak şimdi.
Bir dokun bin ah işit
misali, dokunmaktan çekinir oldu etrafımdakiler. Aman zaten kimse de
dokunmasın. Bu sefer ne var ne yok ifşa edip yeteri kadar da alıyorum boyumun
ölçüsünü.
Birinci tekilden çoğula
terfi etme düşüncesini çoktan bertaraf ettikten sonra üçüncü çoğul şahıslar
zaten dengeyi de tutturmuşlar ölçüyü de.
Kıvamı yerli yerinde
hayat denen o garip iksirin. Acı ya da tatlı yeter ki tat alacağımız mecraları
bilelim ölçüyü kaçırmadan.
Sorumlu olmaktan ziyade
sorunlu ne varsa bir o kadar ölçütünü yitiriyor ahenk. Ahenksiz yaşamaktansa
yetinmeyi bilmeli en azından verdiğiniz değerin her ne kadar değersiz
addedilseniz de…