Yaşadığımız bu zaman diliminde kendimizi dünya işine
teknolojinin kolaylığı diye aldığımız cep telefonlarını ve bilgisayarları amacı
dışında kullanarak kendimizi yalnızlığa mahkûm ederek yaşıyoruz.
Yüreğimizi dostlarımızı ziyaret etmek onların halini hatırını
sormanın meşguliyetine sarmayarak yorgun gönlümüzü bu güzellik ile
dinlendirmeden, elimizde telefon önümüzde bilgisayar karşımızda televizyon ile
meşgul olup zamanı dostlukları öldürmenin peşindeyiz.
Boşuna zaman kaybettiklerimizi alt alta toplasak bir valizin
içine yerleştirmeye kalksak valiz patlar.
Değerli olan zaman parçası elimizden kayarak ilerliyor.
Mutluluğu birlikteliğin güzelliğini ömrümüze resim gibi çizmeden ve yaşamadan
bu dünyadan göçüp gideceğiz.
Ah irade denilen güzellik sen ne güzelsin, sana sahip olmak
meziyet ister. İrademize sahip çıkmak mı dediniz? Kim söyledi? Hani nerede?
Söyleyin bakalım bizler ne zaman bu güzellik dolu irademize sahibi çıktık ki,
onunla ne zaman beraber oturduk gezdik? Söyleyin bakalım bu irademizi
kullanabildik mi şimdilerde?
Ne zaman biz olduk hayatı istediğimiz şekilde yaşadık ve her güzel olanı yapabildik ?Teknoloji denilen bilgisayar cep telefonunu kendi irademizin yönünde kullanabildik? Bu teknoloji güzelliğini ne zaman kendimize fayda sağlayacak bir güzelliğe döndürebildik? Önüne çakıldık kaldık ne kendimiz ile ilgilendik ne eş dost akrabalar ve komşularımız ile ilgilendik. Hayatımızı bile iradesiz kullanım ile cansız camları cansız bırakan bir düşünce akımının arkasına gömdük ve hala bu alışkanlığımızın kötülüğünü anlamaktan da sanki aciziz!
Kalkalım artık ,bizi mahkum etmeye proglanmamış bu camların
önünde ayağa kalkalım, bizim iyiliğimize doğru yönünü çevirelim yoksa uçuruma
doğru koşuyoruz haberimiz olsun.
Mehmet Aluç