Bariz bir kırgınlık
alabildiğine kırılgan yüklemler nakşederken derinden ve gizliden gizli.
Gizil bir tedirginlik
uzağında durmaya yeltendiğim her ne kadar maruz kalınası ve önüne geçilemez.
Acı mı komik mi yadsıyamayacağım
kadar kalabalık fazlasıyla müphem. Belirteçleri imgelerin adam boyu, dalgalar
fazlasıyla yüksek ve boğulası. Tepkiselliğim tepki vermemek adına zira beklenti
bu düzeyde.
Katlanası olsa keşke ya
da kayıtsızlık işe yarasa. Çekinceleri de müdahil ettik mi ekmeklerine yağ
sürüp iştahla yiyor şişkin egolar.
Nefret edilesi ama
uzağındayım bu kesif duygunun. Yeltenmedim desem yalan olur belki de en güzeli
sancılı ve sanrılı şüpheleri olduğu yerde bırakmak. Aynaları tam da
karşılarında her ne kadar görünen farklı ve uzak kimlikler anlama ihtimallerinin
olmadığı. Oysa nasıl da akıllı geçiniyorlar. Şeytan da nasıl akıllı zannederken
kendini ve yoldaşlarını akılları kendinin olsun.
Birikmiş, katılaşmış,
sirkeleşmiş duygular ne kabul edilesi ne de reddedilesi. Münferit de üstelik
olabildiğine kompleks ve iç içe geçmiş onca egodan oluşmuş koca bir boşluk
ruhlarını çoktan hibe ettikleri.
Denedim hatta yeltendim
muhatap olmayı ve aldım boyumun ölçüsünü. Dün bir bu gün iki ya yarın…
Bakalım kesişecek mi
yolumuz yarın. Anın belirsizliği hâsıl olmuşken umurumda değil yarınlar her ne
kadar öncesinde özlem ve umut yüklü olmuş olsam da.
Pireyi deve yapan
nicesi ve acımasızlıkları ile kimliklerinden çok farklı tablolar sergilerken
bir de gelmiş inançtan ve sevgiden dem vuruyorlar. Kendini sevmek yeterli
olsaydı kâinatı sırtlamışlardı. Saygı denen mefhum çoktan kayıplarda en az
dostluk ve samimiyet kadar. Yürek sesi duyulmazken avaz avaz bağırsam neye
yarar. ‘’Mubah mı?’’ diye sorgulama hakkını dahi kendimde bulamazken herkes her
şeye ne güzel vakıfmış meğer. Söylemler bir yana onca duyum istifli ve göz
önünde.
Sataşmak marifet
olsaydı ya da haksız rekabet düzen çoktan yitip gitmişti. Arkadan
konuşmalarımız acınası. Yaftalanan kimlikler küçümsenici varlıklarımız her şeye
muktedirmişçesine.
Zamkı kâinatın sevgi
olmalı iken nedir bu haris ruhların bitimsiz ve biteviye savaşı barış yerine
esaretine aldıklarını sandıkları yüreklerin sesini duymazdan geldikleri
yetmezmiş gibi köşeye sıkıştırma gibi bir gaflette bulunmaları.
Sözde tüm mefhumlar
sadece göreceli tüm o söylemler sığınırken süslü cümlelerin ardına.
Adı aşk…
Adı inanç…
Adı sevgi…
Ve dile gelen şaşalı
nice duygu gerçeğin çok ötesinde münferit dostluklar ve birliktelikler kişiye
ve ana odaklı. Hep menfaat, hep histeri, hep maddiyat.
Aykırı olmak ise
gerçeklere vakıf olmak ve ıskalamak düzeneği kural tanımaz bir muhalefetle
varsın yenik düşeyim.
Yenik düşen aslında
kimdir? Buna elbet bir gün vakıf olacağım onun için sadece bekliyorum ve neyi
beklediğimi bilmezken bu kadar emin olmama rağmen.
Ağırlık fazlasıyla
külfetli ve hantal oldukça kallavi. Oysa ruh hafif olmalı.
Susmak çok yorucu.
Sabırdan müteşekkil bir bağlamda sükûnet sarıp sarmalayan çizginin bir adım
ötesinde benzememek adına. Zihniyetler zihniyetten çok öte kocaman bir çöplük
zararlı ve uzak nasibini almaları gereken ne varsa.
Açılmayan bir kapı
nihayetinde birkaç kez ardına kadar açıp da hicap ettiğim. Ve yaralandığım.
Açık bir kitabın
sayfaları okunmaktan parçalanmış ve parmak izi dolu. Ne arkası gelir ne de izin
veririm.
Yaşam felsefesi varsın
yargılansın, varsın mercek altında incelensin ve varsın yağmalansın.
Bu yüzden hüznün envai
hallerine fazlasıyla vakıfım rahmetine inandığım ve tuhaf bir şekilde haz
aldığım. Zira kendimden mesulüm fazlasıyla yorucu ve yıpratıcı olsa da.
Düşmanım da dostum da yine o muhalif kimliğim her daim cebelleştiğim ve bol bol
tefekkür etmek. Ne de olsa bana en yakışan değil mi şu mübarek vicdanım susmayı
asla öğrenememiş. Ya ben… Ya ben susmayı öğrendim mi… İşe yarar ya da yaramaz
kendimle bir şekilde uzlaştıktan sonra kimin tekelinde olabilirim ki ya da
neyden korkarım sadece O’nun haricinde. Bu bağlamda her geçen an daha da
yaklaşıyorum o gizil kimliğime adımlarım hızlanırken. Sevginin gücü her daim
kolluyorken sevilmeyi de beklemez oldum artık. Karşılığını almak için
sevmiyorum ki sadece sevmeye koşullanmışım. Akıllanamadığım nasıl da meydanda.
Çok da yeltendim menfi duyguları kanıksamak adına bayağı mücadele verdim.
Körelmek düştü payıma ve haz alamaz oldum hayattan derken terk ettim bana dair
ve bana ait olmayan bu yetisizliği.
Yetilerim el verdiğince
ve Yaradan izin verdiği sürece yolum düşmüşken bir kez aşk yoluna…