Güzide bir ömrün koruk
düşleri
Meylerken yarınlara
Hanidir içimde
sakladığım
O pür-telaş yadsınası
öfke…
Hırçın ve huysuz yanım
Ait bile değilken güne
Kavuşamadığım yarınlar
bir adım ötemde.
İzafi bir gölge başucumda
O saf tavrım bazen
fevri
Yaşarken onca ikilemi
Ve inandığım öncesinde
Gizil bir karanlığın o
örtücü safsatası.
Sus ya da haykır ey
gönül;
Tüm o zıt imgeler hanidir
Mutluluğu eksiltirken
depresif hüzün.
Ben ya da biz
Eşkâller hepten
belirsiz.
Aşkın tanımı izafi
tümlerken nefret
Sevgi dediğini
istediğine mal et
Haricinde nasıl da
yoksunum
Varlığın nüvesi iken huzurun.
İzbe ve metruk bir
şatonun
Köhne dehlizlerinde
kaybolmuş çoktan
Gizli saklı terk
edilmişliğinde ruhun
Son bulmuş çoktan…
Adı olsa da Leyla
Kavuşamadı o bile deli
dolu sevdasına
Ne dün ne şu an
Bin bir tezahürü ile
yıkmaz mı yalan
Ne bugün ne yarın
Yetmedi mi soluksuz
kaldığım.
Seyri âlemin ayrı
güzel,
Ayrı güzel yitmeden
yitik düşler
Sarnıcı âlemin en
derinden.
Derinler ayrı güzel
Kaybolmamak adına nice
âlem
Uzağında kirin pasın
Yön bildim kıbleyi
çoktan.
Sessiz pusulam yüreğe
hibeli
Sarkık ve savruk nice
insan
Keşke bilse kadir
kıymet
Çoktan yitip gitmiş oysa
nice vicdan.
Aşk ayrı güzel merhamet
ayrı
Sünepe yargılar akıl
dışı
Sevda güzel ve sükûnet
Hicranı meyletmiş
derine çoktan.
Çoktan düştüm düşeli bu
yola
Nice imge serpiştirdim
kaybolmamak adına
Onca yeti inkârı mümkün
mü yürekte yatan sevi dilini…
Ayracı ruhların
depreşirken sessizlik
Nasıl da lal dilim ve
ketum o gözlerim,
Sıfatsız varlıkların
sahte sevinçleri
Perdeli gözlerim çoktan
Can çekiştirirken
karanlık.
Ne öncesi ne sonrası
Kıt kanaat bir belirteç
varla yok arası
Kavramak kadar olası
Seyrederken gel-gitlere
muhatap o sarkacı…