Ay Güneşe Teslimdi - 7
Suya
ilk atlayan ben oldum. Buz gibiydi deniz suyu. Dupduru çeşme suyu idi sanki… Kıvrılan
vücudumu yukarı doğru çevirdiğimde, Mustafa’nın yüzü ile karşı karşıyaydım. Değdim
değecektim, öldüm ölecektim… “Su çok güzel!” diye bağırdım, havayı ciğerlerime
çektiğim anda.
-Biliyordum
burayı seveceğini. Bak daha nerelere getireceğim… Seni sevdiğin her yerde
görmek ve hep yanında olmak istiyorum.
Sustum…
Sustuk…
Kahvaltıya
geçtik kamaraya. Masamız harikaydı. Köyden taze toplanmış domates, salatalık,
biber, beyaz peynir, üzerinde halis zeytinyağı gezdirilip kenarında zeytin
yaprağıyla zenginleştirilmiş, oraya özel siyah yeşil zeytin… Taze demlenmiş çay
ve simitlerimiz ve ekmeğimiz de eksik değildi. Harika bir kahvaltıydı. Gerçi
öğlen olmuştu; ama olsun.
Teknenin
kaptanı bize tüm sahili gezdiriyordu. Ara ara atlayıp, yüzüp, kaldığımız yerden
devam ettik. Akşamüstü olduğunda sordu:
-Geceye
devam edelim mi teknede?
-Evet!
Ah
daha neler söylemek istemiştim. Kaptanın yanına gidip siparişler verdi; taze
balık başta olmak üzere. Birçok yiyecek içecek almıştık tekneye.
Akşamın
kızılında balıkları mangal için hazırlarken Mustafa, ben yüzmeye başladım. Onun
beni izleyen gözleri hep vardı. Çocukken de vardı; ama benim gözlerim neden onu
izlemeye başlamıştı? Dalıp çıkıyordum serin sulara, taklalar atıyordum. Kulaç
atmayı yeni öğrenen çocuklar gibi bir ters, bir düz suyun sabrını zorluyordum.
Mustafa seslendi:
-Hadi!
Balıklar olmak üzere. Üstünü değiştir ve gel lütfen.
Masada
yerimi almıştım. Her şey hazırdı. Servis açılmış, salata masanın tam ortasında
yerini almıştı ve kadehler vardı. Hem de rakı kadehleri... Ama sadece onun
tabağının önündeydi kadehler. Ben daha önce hiç alkol kullanmamıştım. Bu akşam
ben de içmek istiyordum.
-Ben
de içmek istiyorum rakı…
-Olur
tabi… Nasıl istersen.
Bana
da rakı kadehi koydu iki tane. Balıklarımız lüfer ve çipuraydı. Taze ve mis
gibi, tabaklarımızda yerlerini aldılar.
Rakıları
doldurdu Mustafa. Buz attı sonra.
-Hadi
lütfen başlayalım…
-Servis
tabaklarının yanında duran çatal ve bıçakları, balık yerken kullanmamı
beklemiyorsun değil mi?
Gülümsedi…
-Tabiî
ki beklemiyorum.
Parmakları
lüferle buluşmuştu bile. Aman Allah’ım böyle bir lezzet var mıydı dünyada? Denizin
ortasında, gün batımında taze balık ızgara ve Mustafa… Rakı kadehini kaldırdı
ve o derin bakışlarıyla yüreğime dalarak:
-Sen
güzel kız! Sen her zaman benim hayatımda olmalısın. Şerefine, güzelliğine
kaldırıyorum kadehimi.
Elimde
bardağım gülümsedim ve bir yudum aldım. Biraz acı gibiydi boğazımdan içeri
süzülürken; ama kokusu tanıdıktı sanki. Deniz gibi, balık gibi, aşk gibi…
Kadehlerimiz
bitmişti. “İkinci kadehi ister misin? Derken, bana o kadar yakındı ki; tenlerin
değmeden de buluşabileceğine o an inanmıştım. “Evet” dedim, “İçmek istiyorum.”.
Güneşin
kızılı çoktan terk etmişti tan yerini. Ay yusyuvarlak aydınlatıyordu masamızı,
yüzümüzü, içimizi. Ne güzel bir geceydi. Susarak bu kadar çok şey konuşulur muydu?
Ne güzel bir sohbeti bölüşüyorduk biz bu gece…
7. BÖLÜM SONU
DEVAM EDECEK...
(
Ay Güneşe Teslimdi - 7 başlıklı yazı
MELEK KIRICI tarafından
29.05.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.