Ay Güneşe Teslimdi - 19
Bu gün erken
çıktığım için yol üzerinde kuaföre gidip bakım yaptırmak istedim. Bu rüzgâra ne
kadar dayanacaktım bilmem. Kuaförden çıktığımda hafiflemişti rüzgâr. “Şanslıyım.”
diyerek hızla evime gittim.
Saat geçmişti;
ama Mustafa’m dönmedi henüz. Merak içinde beklerken kapı çaldı. Hızla kapıyı
açtım. Gelenler Mustafa’m değildi. İki polis bana bakarak “İyi akşamlar bizimle
gelmeniz gerekiyor. Eşiniz bir kaza yaptı; durumunu bilmiyoruz.” diyerek sözlerine
devam etti: “Bekliyoruz burada sizi.”
Gözümü kapadım,
açtım; hayal ile gerçeği araladım. Acılar yakarken bedenimi dışarıya fırladım. “Gidelim
lütfen.” dedim. Hastaneye geldiğimizde, arkadaşı Mehmet Bey’in ailesini de
görmüştüm kapıda. Telaş içinde yanlarına koştum. Mehmet Bey’in eşi boynuma
sarıldı ve ağlamaya başladı.
-Başımız sağ
olsun Yasemin… Başımız sağ olsun kardeşim.
-Ne oldu ki?
-Benim eşim de
Mustafa’nın arabasındaymış. Akşama doğru mağazadan çıkarken bir TIR ile
çarpışmışlar ve ikisi de kurtarılamadı Yasemin…
Dediğini
duymakla duymamak arsında gidip geliyordum. Bu konuşma bir dakikada bitmiş miydi,
yoksa saatler mi sürmüştü? İçim daralmıştı; nefes alamıyordum. Gözlerimi
açtığımda başımda hemşireler ve doktor vardı.
-Sakin olun
Yasemin Hanım. Sakin olun.
-Ne oldu ki?
Aynı cevabı
vermemesi için dua ediyordum.
-Eşiniz
maalesef. Ölümde bizim için Yasemin Hanım. Metanetli olun.
Birkaç gün
müşahede altında kalıp, sakinleştirici iğnelerle aptala dönmüştüm. Bu arada
Mustafa’mı ve Mehmet’i toprağa vermişler. Ben görmeden, Mustafa’ma sarılmadan…
Yalnızlığım
sardı bedenimi Mustafa’m. Sana yürümek koşmak istedim. Koşup anılarda seni ve
beni yakalamak… Ben, beni kaybettim Mustafa’m. Göç mevsimi mi geldi ki hazanlarda
bıraktın beni? Revan oldum yalnızlığımla. Şimdi ruhuma siyah giydiren eller, su
tutsam arınır mı? Peki, Mustafa’m; benim ellerim iki yakamı sarmalayıp bu denli
sıkmışken, ben hayata neyle tutunacağım? Mustafa’m, ah Mustafa’m… Gözümün
gördüğü, gönlümün sevdiği Mustafa’m…
Her taraf zifiri
karanlık! Bir meşale yakın Allah aşkına. İçim karanlık, dışım karanlık. Hücreni
bulamıyorum Mustafa’m. Beni de al yanına; zindansa zindan, darsa dar,
seninleyse ölüm, beni de al Mustafa’m! Sensiz bu karanlıkta ne yaparım? Bin ah
ile doldu çığlıklarım geceme. Yeri göğü yırttım pençelerimle; yine karanlık,
yine karanlık Mustafa’m. Ben anlamam sensizlikten. Gel Mustafa’m! Ya da al beni
de…
Sen okyanusum
değil misin? Ben damlan sende… Damlaları sel edip, toprağının koynuna akmam mı
Mustafa’m? Aç kapını, arala, geldim yanına.
Günler geçmişti.
Murat’ım ellerimi tutuyordu. Annem başımda, herkes evdeydi. Mustafa’m sen neden
yoksun? Mevlit yaptık, dualar yolladık sana. Hocalar dedi ki; “Dualar ulaşır
ona.” Duaların arasından duy sesimi Mustafa’m. Beni de al yanına. Kırk gün
geçti yoksun Mustafa’m. Artık olmayacaksın demek… Yaşamaya alışmak ne zordu sensiz.
Yeniden tutunmaya çalışmak ne zor…
Ben annemlere
gitmediğim için, annem ve babam bende kalıyorlardı. Murat’ım üzüntüsünü de
omuzlayıp okuluna devam ediyordu. Alışılır mıydı yeniden onsuz hayata? Alışılır
ya da alışılmaz; o olmayacaktı bir daha. Gelmedi de; bir daha hiç kapıyı
açmadım ona, hiç sarılmadım, öpmedim bir daha. Yüreğim dipsiz kuyu ve kuyunun
dibinde Mustafa’mın dupduru suyu… Bir gün ona doğru akacak; biliyorum. Bu
yangın sönecek içimde…
Öğrencilerim
gelmişlerdi evime. “Öğretmenim özledik, hadi gelin” diyordu bazısı; bazısı
sarılıp susuyordu kelime bulamadığından. Ben de özlemişim onları.
Mesleğime döndüm.
Yıllar geçiyordu hızla. Mezunlar veriyorduk her yıl. Yeni umutlar salıyorduk
ışıl ışıl sokaklara. Pınar’la acı ve kader birliğinde daha da sıkı dostluk
kurmuştuk. Mustafa’mın kanı, canıydı. Bakışı da aynı; iyi ki yanımdaydı.
Murat’ım mezun
olmuştu. Babası gibiydi tıpkı. Her şeyiyle Mustafa’ma benziyordu. Olsaydın
gurur duyardın oğlunla Mustafa’m. Başarılı, yakışıklı, vefalı oğlunla…
Murat’ım ilk
defa benden bir şey istemişti. Hadi anneciğim, bu sene beraber tatile çıkalım. Buna
çok ihtiyacımız var. Buralardan uzağa bir yere gidelim. Sen seç yeri.
Aslında oğlum
haklıydı. İkimizin de ihtiyacı vardı. Babasıyla beraberliğimize karar
verdiğimiz, o muhteşem gecelerimizin ilkini paylaştığımız yere, Balıkesir Sarımsaklı’ya
gitmek istedim. Anılarımla sarılmak istiyorum.
Murat baktı
yüzüme…
-Nasıl istersen
anneciğim. Nasıl istersen.
19. BÖLÜM SONU
DEVAM EDECEK...
(
Ay Güneşe Teslimdi - 19 başlıklı yazı
MELEK KIRICI tarafından
30.06.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.