Nicedir varlığımın
izbelerinde
Saklı onca hatırat ile
Verdiğim savaşın
kaçıncı hükmü kim bilir
Olmayan imgelerin bile
Ne çok tahakkümü,
İrdelerken satır arası
düşleri.
Hibeli iken benliğim buz
tutmuş
Katılıktaki yüreklerde
Yol ya da yordam bilmek
ise
Kaçıncı seyri kim bilir
şu sefil faninin.
Olmazlardan bir demet
yaptım,
Tüm yalanları kırpıp
kırpıp
Gökyüzüne saldım
Çok uzaklardan hayretle
Seyrine daldım.
Konumlandırılmadığım
hangi boyutu ise
Şu tahakkümperver
döngünün
Biliyorum artık,
Rağbet görmek kim
Ben kim…
Sıktım sıyrılmış bir
kez
Ne suya ne güneşe
hasret,
Ne düne mahkûm
Ne yarına asılı
kaldığım mı
Sanırsın ki tek gerçek…
Anın hükmü en olası
Kan götürmüş gövdeyi de
Hani nerede uzanan
elin,
Oysaki ağzından çıkan
her sözün
İspatı değil miydi?
Reva gördüğün…
Günlerden tahakküm
Sıradan insanların sıra
dışı tezahürü
Bastırırken içimdeki
isyanı
Bilmekteyim ki; kıble
bildiğim yönün
Gönüldeki izdüşümü,
Yeter de artar bile
Gördüğü gönül gözümün.
Anın tınısı raks
ederken gök kubbede
Ve devinirken yürek alaca
karanlıkta
Tüm yadsıdığım muhtemel
Ve muhterem düşlerin
ortasında
Ses vermez iken
uzaklarda
Yakalandığım o tuzak
Alabildiğine çökmüş
iken üzerime
Karanlık rehavet.
Ilımlı ve sıradan bir
ömür idi oysa
Biçilmiş payıma
Tanımazdan önce yakın
bilip de
Gönülden ırak.
Yaftalanmak hatta
karalanmak
Karaya çalarken şu boş
yaprak.
İçine düşüp de
çalkalarken beni devran.
Razı olmaksa başımın
gözümün üstüne.
Susmaksa kabulüm
Sorduğum onca soruya
Cevap bulamadığım
Demek değil iken son çare.