&...
biz bizeyiz yabancımız yok diyerek
Sek sek sekerek
Rastık çekerek
bacak bacak üstüne atıverdi bizim kız...
ekranın karşısına geçti
teşhirdeki bacakların son halini seyretti...
utandı hemen örttü başını
şükretti tanrısına
elhamdülillah müslümanım diyerek...
avuç dolusu dua etti...
bizim kızlar bir acayip oldu
etrafımız onlarla doldu
Allah ü
Teala sesini çıkarmadıkça
din bunlara soruldu...
kıçı açık kapalılık
bu mudur müslümanlık
tüm malları cukkaladık
mesleğimiz uyanıklık...
Kel başa şimşir tarak,
bu ayakları artık bırak
&&...
bitirdikça başlatalım ve durdukça başlayalım...
Tüm bunların hepsini aynı olan tek birşeyle
ama farklı olan yüzmilyonlarca şeyle yapalım;
O kadar çok olalım ki sonra,,
dört bi yana dağılalım,
dağıldıkça şaşıralım,
şaşırdıkça öğrenelim ama öğrendikçe paylaşalım,
kullanalım...
yepyeni yerler görüp yepyeni sular
ve yepyeni topraklara sürünelim,
ekelim biçelim,
ektiğimizi biçelim;
heepsinin de içine barış katalım,
içine biraz su katıp yoğuralım,
minik minik barışlar getirip dünyaya
koca bi huzur alalım karşılığında.
Herşeye her geçen gün çok daha fazla anlam verirken tek bir şey olsun anlamı
değişmeyen: Şanslıyım,burdayım,kullanmalıyım,
içine her zaman barış katmalıyım!!!
Ve gitgide daha da büyüyüp yayılalım,
farklı yerlerden tek bi dünya yapalım,
başına da birilerini oturtalım...
Sadece birilerinden fedakarlık ederek biz kendi işimize bakalım,kendimizi de
ona bırakalım,
ve ona baktıkça içini görelim,
aşktan
içimize sokalım,
öylesine samimi olalım...
Biz o oldukça o daha çok biz olsun...
Sadece kendi olsun...
Planlar yapalım,
sakın ola aynı yerde durmayalım,değişelim,değiştirelim,
büyüyelim büyütelim,
yepyeni tatlar ve hep aynı insanlar
tanıyalım,
çok farklı ve aslında hep aynı...
Onun bulduğunu getirelim,
şunun verdiğini alalım,
karşılığında bişey verelim ama içine heeepp barış koyalım...
Barışlar alıp barışlar da satalım...
Öyle dönemeçsiz yollar yapıp öyle doğrudan yaşayalım ki her aradığımızı
bulalım.
Bazen kaybolalım ama pusula nedir bilmeyelim,
kalbimizi yeter ki hep cepte tutalım...
Ve sonra gidelim, gidelim, gidelim,
dereler tepeler aşalım,
kaybolup görünelim;
ama eninde sonunda geri dönelim,
bir gitmişken iki dönelim;
çok ünlü olalım,
kendimizi duyuralım,
almışken tüm her yerden tadımızı,
gidermişken merakımızı,
dört bir yana kucak açalım,
cümle alemi çağıralım;
ama bir de şart koşalım:
”Giremezsin yoksa barışın”