Mizacımım yoksunluğunda
uçuşan
Sevgi öbeği kımıltılara haiz şu benliğimin
Her zerresinde
sakladığım bir düşün kim bilir
Kaçıncı evresi
yudumlarken usul usul ve ağlarken gizli gizli.
Saklı beyanatlarımı
sunuyorum birer birer
Okumayacağını bilsem
de.
Kırık bir penayım yeri
geldi mi paramparça
Yoksunluğunda demlenip
de hüzne boyandığım
Asılsız gölgelerin
Nazarında bir çiy
tanesi,
Yola dökmüşüm de yola
gelmemişim
Susmuşum da girizgâhında
hikâyenin
Eşlik etmemişsin.
Ne gam sevgili,
Doyamazken aşka varsın
satılsın duygular bitpazarında
Elbet satarım ben de
eskileri devrik günlerin hükmünde
Kayarken ayağımın
altındaki zemin.
Varsıl bir ömür benimki
hatta hengâme
Tüm yetisizliğim
nazarında külfet bildiğin.
Konuşlandığım şu
izbelerde görmezden geldiğin
En sefil en pejmürde ve kılıksız bir derviş
Ağırlarken gönül
dostlarını bağrında;
Sığdıramadığım ne çok
duygu ne çok yarım tümce
Iskaladığım ve
tefekkürü nimet bildiğim.
Yalın ve yalansız hangi
aşk kaldı da
Zimmetliyiz evrene o
kilidi kırıp da buyur edemezken
Aşkı, sevgiyi.
Bilumum
yalıtılmışlığımızda saklı rüyalar iken
Yaşattığımız yaşamaya
doymadan sona eren
Kaçıncı hikâye kim
bilir.
Damıttığım şu hüznü
pelesenk yaptım bir kez
Bir kere bile bakmadın
yüzüne bilinmezliği
Hor görüp sığındığın
Sığdıramadığım yere
göğe.
Neye delalet ise
Ne kaderin cilvesi
Ne hükümsüz bir
yaradılış
Nazarında değmeyeceğini
bildiğim
Kaçıncı yok oluş.
Bilirim beyhude bir düş
benimki
Körelirken zaman ve mekân
Kaçtığım ne varsa
Hatta sen belki de en
korkutucu rüya
Serzenişi hak etmesem
de
Yürekte saklı inan ki
en derin yara:
Ses etmem bu yüzden
Ne gelir elden, demek
kadar hicap duyduğum
Sen dilediğini söyle.