Karakış gene geldi, ama
sen gelmedin
Gelmedin diye mutsuzluk,
bezginlik dolu dolu
ve ben hala gelmeni
bekliyorum...
kızamıyorum karakışa;
tüm zorlukları aşıp gelmiyorsun ya,
işte kızdığım bu…
gelmediğin için
kederliyim
her yer muzlim
her dem inziva
her düş mağmum
her gün beklemekten ihtiyarladım mı, ne
her gün biraz daha azalıyor yetenek ve temayüllerim.
neden bu nefret, bu inat?
bilemiyorum
sıkılıyorum, sıkılıyorum artık, anlatamıyorum…
beklerim sonsuza kadar,
bu kış ve bütün kışlar beklemeye alıştım
gelmiyorsun diye küsemiyorum, belki gelirsin;
belkilere tutunarak, yüreğimi yeni bir umuda taşıyorum
beyaz çiçekler yağıyor sokağa, katrilyonlarca çiçek,
hiç biri diğerinin aynı değil,
hiç biri diğerinin aynı olmayan parmaklar,
dünyada ne kadarsa o kadar,
işaret ettikleri her yerde beni gösteriyorlar, hep beni...
ben duygulanmışım iyice, ağlıyorum...
uzun bir kışın hemen ardından gelmiş
yeni bir kışı daha yaşıyorum ağlayarak,
çocukça kederlerimle özlemimi yoğuruyorum
ve bir kış daha yüreğimi umuda taşıyorum...
biliyorum, gene gelmeyeceksin,
belki de geleceksin, beni görmeyeceksin,
belki de görmezlikten geleceksin
gene çocukluk bayramımı salıncaksız geçireceğim
üşüyeceğim
yaşlanacağım
çirkinleşeceğim
ağırlaşacağım
gaz lambalarımızla
sıcacık sevgiler ışıtırdık.
Sıcacık sevgilerdi
yüreklerimizi dolduran...
Beyaz yalanlarımız vardı,
ütopyalarımız vardı.
Bembeyaz karlar konardı
zeytin dallarımıza.
Kardan adamlarımız vardı.
Her yalanlarında havuç
gibi uzardı burunları,
Kömür karası gözleri
sevgiyle bakardı.
Her çocuğa, her kuşa,
sevgiyle gülümserlerdi...
Ne mahçup kızlardık heyecanlı,
Ne mahçup oğlanlardık delidolu...
Birbirimizi ne güzel severdik haddimizi aşmadan.
Utanırdık, bembeyaz
kesilirdik karşılaştıkça,
Sevmeyi bilmeyenler
çekemezdi sevdamızı...
Sen, yaşamıma soktuğum
ilk ve son gürlüğümdün
Dünyama giren dirlik,
Bedenimi büyütecek
umudumdun.
Geçmiştin, gelecektin, o
anki muhabbettin...
Göz açıp kapatana kadar
geçiverdi seneler.
Serpildikçe delişmen
renkler sardı dünyamızı, kokular sardı.
Sevda goncam açtıkça
sığdıramadın yüreğine...
Karakışta yaktın da
gittin canımı.
Kar beyazı ölümlere
direndim.
Gönlümde hasretinle
suladım köklerini sevdamın.
Büyüttüm tahammülle.
Dönmedin...
Bütün hayallerin
unutulduğu mevsimde,
bembeyaz dönmelisin bana
ve topraklarıma
serpelenmelisin.
Yaşamımızın ışıklarını
saklamalısın karanlıktan.
Emrivaki yapıyorum
sanma sakın,
bu, bir emrivaki değil.
Dönmezsen kuruyacağım,
yok olacağım.
Artık, hiç bir baharda
çiçeklerim açmayacak,
güneş yüzlü çocuklar bir
daha çiçek koklayamayacak...
Bunu bil istedim!