Ilıman memleketlerin
uzak yakalarında
Eremediğim yüreğinin
son kıtasında saklı
O hezeyan o kayıp sarkaç:
Devindikçe nükseden bir
kımıltı
Gölge ettikçe evren
İçinde kaybolduğum
hülasa bir yanılgı.
Gönül dilimdeki o
kekremsi tat,
Kabul buyurduğun nasıl
bir inat:
Anlamsız mecralarda
kaybolmaksa
Yetememek zaman zaman
sol yanıma
Vakur çırpınışların
mecali anlık bir edimle
Mademki denk gelmiş
kırılgan mizacıma
Sanır mısın ki
uzağındayım aşkın
Sandın mı doğru söyle,
Varlığımın atlasında
saklandığım o kırık sarnıcı.
Bir elem bir neşe,
Kâh bir seyir kâh bir
bilmece,
Soluk bir gülün ölgün
yaprağında
Sakladığım yürek
sesinin duyulmaz niyazında.
Bir ikilem tümden gelen
Belki de bir hezeyan
ara ara nükseden:
Kırık bir notayım adeta
Bilmediğin o kayıp
şarkıda.
Hüzne meyletmişim bir
kez
Şafak sökerken gönlün
çektiği son rest.
Ahkâm kesemem sanma ki
söylediğim yalan,
Gölge mi ettim de
dilediğin bir ihsan,
Ne umdum ne buldum ey
vefasız,
Sorup sormadan verdiğin
hüküm
Sanma ki bedelsiz.
Bir zerreyim bir bulut,
Bir gölgeyim nazarında
yine de saklı en derinde
Dünden yarına sayısız
umut.
Bir evrim belki bir
naz,
Yürek teline değdikçe
mızrap
Dilimde bin bir sitem
onca naz.
Mihrap bellediğim ömrün
kalan yarısı,
Verdiğim sessiz
kayıpların son rotası:
Pervane misali
dönendiğim yürek yarası:
Bil mukabele, desen de
ersek aşka,
Gönül bu, aldırma desem
bile;
Sen, sen ol sakın kanma.