Gönül rütbesi sökük bir
sancak
Ve hayli derbeder bir
köle hele ki;
Yitip gidenlerin
ardından nöbete durduğum her gece
İken kıblesi ömrün yine
de en münafık serzeniş
Belli belirsiz bir
gidişatın peşi sıra
Ve sığındığım iklimsiz
yarınların mertebesinde
Kayıp bir dengime rast
gelirim de,
Körelir şu hezeyan.
Yine de rücu ettiğim en
kıdemli sancı,
Minvali ölümsüzlüğün ve
sapır sapır dökülürken
En yaralı sağanak gün
bitiminde.
Nasıl da bir tecelli şu
isyanı yüreğin
Sandığımdan çok öte bir
sihirde kaybolduğum,
Kıyamı hidayetin ve
nazenin bir yoksunluk
En harcı âlem gölge
peşimde sürüklediğim,
Yine de sür git bir
asalet en yakışan gözyaşıma,
Göstermeden sağ sola,
kaynarken içten içe.
Açık bir kapıdan içre,
medet umduğum
Bir gök kubbe
kucaklayan o düş bekçisi imgelemin
Tuzağında
kıstırılmışlığım kadar ayan beyan.
Sakil bir nota yüreğin
sesi,
Sefil bir yoksunluk
altı üstü
Ve en kıdemli sancı
ardından gidenlerin,
Dolmayan bir milat her
nasılsa
Kayıp rotamın girizgâhında
biriken o isyan.
Serkeş tınısı mı yoksa
mağlup düşlerin
Ezelden beri kayıp bir
istilada esir düşen
En bariz temettüsü iken
Mihrap bellediğim
hidayette soluklandığım;
Anlık bir molada sükûtu
hayale uğramak da olası,
Düşkün bir imgenin en
müşkülpesent sarnıcı
İçinde devindiğim
tümsekten çok yukarı
Bir var oluş.
Devinimi kayıp bir ömür
kadar kıymete binen
Çoğunun nazarında ve
seslenirken
Çok uzaklardan aşkın
şarkısı,
Ahenginde kaybolduğum
en kıdemli dostum,
Paylaştığım mizacı
yürek yaşımın,
Belli belirsiz başımı
yasladığım
Hele ki içimde biriken
onca yas’ın nazarında
Gömüt bildiğim bir
imgeden ibaret,
Yine de peyder pey
tükettiğim ve tüketildiğim
Münafık bir aşkın perde
arkası.