.
Ağzından bal damlayan ne güzel insanlardık!
Sevgilinin saçına zülüf derdik eskiden.
Gözümüzle konuşur, gönlümüzle anlardık.
Özü sözü tutana elif derdik eskiden.
Biri ortak arasa yanmak için derdine,
Bakmazdık ne gündüzün ne gecenin dördüne,
Yalan bahanelerin sığınmadan ardına,
Yetişip yokuşları düz ederdik eskiden.
Bilirdik, komşu muhtaç komşusunun külüne.
Damat oğulla birdi; kızlar denkti geline.
Kaynaşır, anlaşırdık, düşmezdik el diline,
Neşede ve tasada beraberdik eskiden.
İki - üç gün sürmezdi, sevdamız ömür boyu.
Sevmişsek fark etmezdi parası, pulu, soyu.
Âşığın mâşukuna olmazsa olmaz huyu;
Kıskanır, buram buram naz tüterdik eskiden.
Evlât baba izinden başka bir yol seçmezdi,
Helâl rızık kazanır, haram yiyip içmezdi.
Hizmette kusur etmek hayâllerden geçmezdi.
Annenin ayağına gül sererdik eskiden.
Bir elin verdiğini ötekisi bilmezdi.
Fakirler ağlıyorken tuzu kuru gülmezdi.
Sen - ben ayrımı yoktu; topyekûn herkes, bizdi.
Arkadaş hatırını çok güderdik eskiden.
Adabımuaşeret kuralı gereğince,
Oturmazdı küçükler büyüklerinden önce.
Makbuldü selâm vermek ahbabını görünce.
Muhabbet bağlarında aşk dererdik eskiden.
Kaba saba değildik; ince ruh meziyetti.
Yanı kırık, nahoş lâf, duyana eziyetti.
Ezkaza yanlış yapsak özür sunmak diyetti.
Nezaket lisanından taç örerdik eskiden.
Küssek bile sırt dönmez, yüz yüze görüşürdük,
Mendili kurutmadan, ilk fırsat, barışırdık,
Başköşeye oturtur, ikramda yarışırdık,
Kırk kişi bir ekmeği bölüp yerdik eskiden.
Hiç kimsenin hukuku edilmezdi göz ardı.
Dostun dosta güveni can bedeli kadardı.
Sözden dönmek ayıptı; ahdin önemi vardı.
Gününü beklemeden borç öderdik eskiden.
Kaşla göz arasında nasıl değişti zaman?
Fitne fesat kol gezer; tahta kurulmuş güman.
İnsanlar kötülükte şeytandan daha yaman.
Bilseydik kabrimize tez girerdik eskiden.
Mücella Pakdemir
MÂVERA