Mağrur bir notanın
öfkesi,
Hele ki çaldığı
üzünçten mütevellit
O nakarat ki paye
verdiğim…
Sondan bir önceki
durak,
Elimde begonyalar,
selam verdiğim
Düş seli, mağdur çocuk.
Dilinde sevi, yüreği
pamuk;
Gözlerinde hüzün hele
ki
Dokunmaya kıyamazken
saçının tek teline.
Ne o, ağlayan gözleri
mi yoksa
Ölümün tetikleyicisi,
Bir gıdım dahi nefreti
barındırmazken
Masum gönlünde.
Dur durak bilmeyen bir
sancı bu;
Derin bir kıyım, gök
kubbeden damlayan,
Yıldız parlaklığında
içimdeki isyan,
Susmaya dair bir güne
gebeydim oysa ve
Suslardan ibaret bir
imgeye
Düşmüşken yolum.
En densiz gölgeye rast
geldim mademki
Ve boykot ettim
vahşeti…
Hadi, ne duruyorsunuz;
Siz de koyun beni tefe.
Bir eksik bir fazla,
Ölsem bile, ne gam,
Aslı astarı olmayan bir
dünyanın güncesine
Teğet geçmişken şu
ömür,
Bir çocuk yerine de
ölürüm hem de en asil
Ve şerefli naşı
sunmuşken ahvalin önüne.
Bir çocuktan duydum son
kez,
İbraz ettiği nasıl da
dokunaklı bir söylence idi:
Gözleri iri iri,
fazlasıyla mağdur,
Akla zarar o hüzün,
resmettiği,
Dayanamamıştım ve uzun
uzadıya bakmaktan
Dahi hicap etmişken o
kırgın gölgeye…
Ölürüm inan ki hatta
öldüm belki de:
Bir eksik olsam ne
yazar ya da bir fazla:
Yeter ki ölmesin
çocuklar;
Dokunmasınlar ne bedenlerine
ne de yüreğinin derinine.
Tek rahmet iken vicdan
ve sevginin dili,
Ne gerek var böylesi
ölümcül bir hükme:
Ağlama çocuk asla
ağlama,
Ağlıyorum senin yerine,
görmez misin,
İcabet ettim mademki en
hüzünlü davete,
Son bulsa ömür ne gam.
Sen, çocuk, al tüm
çocuk düşlerimi
Ve pay et
arkadaşlarınla:
Merak etme, yaşadım ben
yaşayacağım kadar,
Al ömrümün kalanını ve
yaşa doya doya.