İndi, betimsiz hercai gönül
baz dilekler,
Hörgücü ahkâm yüklü
bedeller;
Görmeden yâd ettiğim en
demli ve derbeder
Gönülsüz solmuşluğum.
Surelere yığdığım anlık
sergüzeşt ve nice
Sünepe nice tahakkümden
peyder pey dökülen
Süzgün, ölü düşler.
Rağbet etmedim mi sanırsın;
Belki de belirsiz bir
yolculuğun en sıra dışı
Ve sırnaşık imgesi,
dilime pelesenk,
Hanidir yorgun hanidir
yılgın
Vebali boynuma, demekse
Sor bakalım; ne gelir
elden?
Tütsüledim geceyi aşkın
indinde,
Gölgelere rehin
vermiştim oysa
Çaldırdığım o çocuk
günlüğüm.
Her sayfasında
çalakalem
Satılmışlığın müridi
iken evren,
Hanidir soluklandığım
en gömülü bedel,
Süregelen bir miladı
nihayete eren.
Gölgeli hüzün,
sağanağın iminde takılı,
Gök kubbe dahi dargın
yeryüzüne,
Hangi beşerse tekelinde
ihanet,
Eline yüzüne bulaşan
kirli bir hikâye,
Mensubu kara şifreli
reçete.
Adı ya da aksanı,
Sanrı yüklü hezeyandan
ibaret
Çalakalem söz birliği
içinde sefalet yüklü
Gölgeden ne ise
beklediği keramet.
Dünlerden müteşekkil,
Yarına hicap yüklü bir
yakarış,
Ellerimde sürgün ve
naif benliğim:
Rencide ettiğim en ölgün
ve yalnız gündönümü:
Kavuşamadığım niyazım,
Kar yağarken isyanım,
Gölgelenen baharın
coşkusu,
En sitemkâr şarkı
çaldırdığım ömre
İthaf ettiğim.
Anlamsızım hele ki
ansızın sürgün edildiğim
Sınırsız yolculuğu
payidar kılan,
Tek kişilik koltuğumda
baş vermişken;
Demlendiğim, mimlenmiş
benliğim:
Olmazın oluru bir
çöküş,
Sanrılara bedel
yüklediğim
Aykırı bir düğüm;
Ucunda sallandırıldığım
ve sonlandıramadığım
Bir acıyı payidar kılan
o serzeniş ki;
Akla zarar batılı
hüznün.