Bizim oralarının
insanı müziği, halk oyunlarını çok sever. Folklor ve müzik ruhumuza işlemiştir
sanki. Bizler de her birimiz; amca çocukları, hala çocukları, ya bir şey
çalarız, ya da oynarız. Hayatımızın parçasıdır onlar adeta...
Bizim büyükamcaoğlu güzel akordeon çalar. Biz de; benim birader, küçük amcaoğlu
ve ben oynarız akrabalarla birlikte, çoğu zaman Artvin Halk Oyunları, bazen
çarliston, arada Şeyh Şamil öyle yapar çıkarız düğünleri. Rahmetli babamdan
kalma bir güzel meşgale diyelim. O da zamanında çok oynamış gençlik
yıllarında...
Bizler, folklor oynadığımız zamanlarda çıta gibi delikanlılardık, iki üç saat
oynar yine de bana mısın demezdik. Yaş ilerleyince haliyle hareketler, figürler
zor oluyor.
Bizim küçük amcaoğluyla Şeyh Şamil oynarken yegâne yaptığımız güzel bir figür
vardır, her Şeyh Şamil'de yaparız o figürü, çok da beğenilir, alkış alır.
Karşılıklı dönerken ellerimizden tutar, sonra da karşılıklı çöker ayaklarımızı
öne doğru çıkartırız. Gençken hiç hata yapmazdık beğenilirdi de...
Yaş ilerlemiş, yine bizi bir düğüne çağırdılar. Davete icabet etmezsek olmaz,
vardık gittik. Düğün başladı herkes dansını mansını etti, sıra geldi Artvin,
Kars folklor faslına. Bizim o düğünde oynayamamamız diye bir şey söz konusu bile
değil, arkadan bir ittirdiler mi kendimizi sahnede buluruz. Amcaoğluyla daha
önce konuştuk, Şeyh Şamil müziği başladı mı yavaş yavaş kayacağız dışarıya,
kilo milo almış başını gitmiş, mümkün değil yani o göbekle hareket figür.
Akrabaların anlamasını beklemiyoruz, illa oynatırlar illa... Şeyh Şamil
başlayınca biz dışarı kaçtık, kaçmamızla içeri girmemiz bir oldu, bizi sahneye
bir ittiler; O arada alkışlar da tavan yaptı. Biz mırın kırın çıktık oynuyoruz.
Amca oğluna göz kırptım, tek tek yapalım, o beraber yaptığımız figürü yapmayalım
derken, bu elimi bir tuttu, yandık dedim, rezil olacağız yine... Onun da kilo
fazla benim de. Kaş göz ediyorum, hem büyük amca oğluna akordeonu kes diye, hem
de küçük amca oğluna oyunu kes diye dinleyen kim. Tam o arada oturduk dönerken,
ama zor kalkıyoruz, içimden dedim ikinciye aynen kalırız yerde, pantolonda
yırtılabilir, zaten zor duruyor üzerimde. Nefes almak da dahi zorlanıyorum.
Figürleri yapmakta zorlanırken alkışta aksine artıyor. Biz figürü yaparken,
caaart diye bir ses, göbekten ve oturup kalkamamaktan pantolon yırtılmaz mı.
Başladım soğuk terler dökmeye, neyse o arada başka figür ve folklor meraklısı
eş dostta oyuna girince, aynen biz kenara çekildik. Fazla kimsede çakmadı
Allah'dan pantolonumuzun yırtıldığını da kazasız belasız bitiriverdik alnımızın
akıyla düğünü...
Şimdilerde de yine çağırdılar mı düğünlere, baştan pazarlık yapıyoruz, bizi
fazla oynatmazsanız geliriz diye, gençler var onlara daha çok yakışıyor bu
işler haliyle...