Kırık tebessümler
durağı:
Satılmış hezeyanlardan
müteşekkil
Ve içli bir kaygının
depreştiği tekil haznemin
En münferit bildirgesi
belki de
Gömülü heyecanlarımdan
arda kalan
Yitik bir tecellide
saklı,
O durağan benliğim kadar;
Tahakkümperver ve
gönülsüz sıra dışı
Üç beş cümleden sızan
saklı bir isyandan da derbeder
Issızlığın kıyısında
sipere konmuş gönül sesim:
Hanidir kırık bir sazın
böğründe saklı tuttuğum
O isimsiz türkünün
seferberlik çağrısı ki
Demlendiğim ömrün çatık
kaşlı serzenişi,
Bilfiil sorgulanmaksa,
en alası…
Yitik bir mecra belli
ki suyu çekilmiş deniz,
Yine de boğulmaktan
geri duramazken,
Kurak ve bakir bir
ovanın tabanında
Açmak telaşı içerisinde
Ne çok boynu kırık
çiçek huzmesi,
Gölgesinde rahmet yüklü
benliğimden sızan
Bir yakarışın peyda
olduğu kısık bir terennüm,
Gel-gidi tümcelerden ki
boynumun borcu
Kaleme verdiğim
hükümden yüreğe dolanan.
Niyazı, ne naz ne
mütecessis bir teselli;
Gömülü iklimlerden yola
çıkıp da
Rast geldiğim o eşsiz
devran:
Haznesinde gönül dostu
üç beş kelam,
Hayli tedirgin imlerden
müteşekkil,
Ve hayli yorgun bir
ömrün atlas yalnızlığında
Bağdaş kurduğum o
efkârı yâd edip…
Yine de söylemedim
henüz son sözü:
Hani olur da gelir
ansızın aklıma
Ve sıdkı sıyrılmış bir
imgeden çıkıp da yola:
Başı olsa keşke tamamlayamadığım
cümlenin
Ve muzdarip gölgelerden
şu sessiz benliğin ikrarı.
Doğurgan bir kadın
kadar sevgi dolu evrenin
Yüzü suyu hürmetine o
keramet:
Asılsız, beşeri bir aşk
yerine baş eğdiğim tek rahmet:
Doyamazken aşka ve
başım dik,
Hanidir aslımı
aramaktan bitik;
Sadece O’nun indinde
bariz ve yitik bir benlik,
Gönülde saklı erip
ereceğim hidayet.