Yoktun, kuşlar bana hep seni sordu.
’Gelir’ dedim; sağa sola baktılar.
Sabır belli onları da çok yordu
Feryad edip ortalığı yıktılar.
Yemedi, içmedi, kan kustular.
Ne dinlendi, ne de biraz sustular.
Öfke ile hepsi bana küstüler.
Birlik olup çanıma ot tıktılar.
İndim bahçeye gülleri yokladım.
Sensin diye her birini kokladım.
Bir iki goncayı aldım sakladım.
Ne açtılar, ne de biraz koktular.
Dedim yapayım bir aşk kelamı.
Vardım aşıklara; verdim selamı.
Meğer ki tam da bulmuşum belamı.
Çullandılar ciğerimi söktüler.
Dertlilere dedim ’siz dinlersiniz’
Dertlisiniz siz beni anlarsınız.
Dediler ’ki cânan nerde hey arsız?’
Yaktıkları ateşlere soktular.
Sarhoşlara dedim ’ dostlar, selam hey!’
Var mıdır bana da bir yudum mey?
Dediler ki ’ adam dövmedik epey’
Şişelerle dişlerimi döktüler.
Bilmiyordum vakit neydi, saat kaç.
Felek bana çalım, ben onunla maç.
Sonunda köşede on beş kadar aç.
’Yemek’ diye beni yere yıktılar.
Gördüm ki yakında sazlı- sözlü bar.
Kapısında ’damsız girilmez’ yazar.
Dedim ’ dam yok ama fazla gamım var ’
Kızdılar da topuğuma sıktılar.
Ne haysiyet kaldı, ne de şeref , şan.
Yoktun işte, yoktun ben per perişan.
Açtım ellerimi dedim ’ Ey Zîşân ’
Gördüm melekleri hayli çoktular.
Dediler ki : ’Rabbim duydu bu ahı.
Yan ey Sami, yan ki bul sen felahı
Her gecenin vardır elbet sabahı.’
Selam verip semalara çıktılar.