Serkeş tınısından
muafım,
Doğurgan iklimlerin
satır arası
Ve hücremde ikilem
yüklüyüm,
Hükümsüzlüğüm ise
kabulüm.
Gün d/evrildi ansızın,
Sükûta sarındığım
bukalemun hüzün,
Devre arası telaşlarım:
Ucube bir sanıda
çarptırıldığım en melun ceza.
Gönülsüzüm soytarı bir
imde
Takılmışlığı plağın:
O boğuk sesi neşe
pınarım,
Akabinde rest çektiğim
paranoyamda saklı tuttuğum
Adın.
Kanatları kırık
müridiyim aşkın ve ölümün,
Bet sesi kayıp
coğrafyaların soysuz eşrafı;
Yitiminde bile
tahakküm,
Gülün dikeni de değilim
Solduğum o günmüş meğer
miladım
Ve tutuşan yürek
yangını.
İzafi bir gölgeyim
netice itibariyle:
Ha ölmüşüm ha gülmüşüm,
Kırık bir saz belirgin
lehçede
Ve duyarsız tüm gamlı
notalar:
Büzüştükçe gamı,
Demledikçe efkârı,
Hoyrat gölgeler yine
hayatımın tek ilahı.
Gözden düşmüşüm bir
kere
Varsın düşsün gözümden
doya doya:
Ağlamadığım günlere
isyan belki de
Katık yaptığım hüznün
feryadı;
Bir bukle de olsa
dilediğim nice yalan
Nice ifrat yine saklı
haznemde;
Görgüsüz bir aşk mı
yoksa yüreğin ikrarı?
Yine de demediklerimden
mesulüm her ne
Akla hizmetse,
Karakaşına mı yanayım
ölümün
Noksan ritmine mi
bağdaş kurayım hüznün:
Demem o ki yaralım
demem o ki kınalı yapıncağım,
Derdi babam bir
zamanlar:
Kucağında ben
Gözlerinde nem tüm
yaşanmamışlığın,
Kırık tekeri iken
Düşmüşüm bir kez aşka
Bir kez de olsa desen
keşke:
Mabedimde son kurşun
Ve elimde asılı urgan:
Tetikteyim her nasılsa
Tetiğin de ucunda yine
ömrün devrik rotası.