Geçen senenin( 2016) Ekim ayında bütün ülkenin kanını donduran bir cinayet yaşanmıştı.
Neredeyse her gün onlarca cinayetin yaşandığı bir ülkede artık cinayetler insanların kanını dondurmasa da bu öylesine bir cinayetti ki onu artık rutin hale gelmiş ve otomatiğe bağladığımız '' Ölene rahmet, kederli ailesine baş sağlığı dilerim'' Cümleleriyle geçiştiremedik hiç birimiz.
Cinayet, güzel yurdumuzun cennet köşelerinden biri olan Manisa'da ( Alaşehir) işlenmişti. Bu cinayeti diğerlerinden farklı kılan ise öldürülenin henüz üç buçuk yaşında bir bebek olmasıydı.
Üç buçuk yaşındaki Irmak bebek, bir sapık tarafından tecavüz edildikten sonra öldürülmüştü.
Irmak bebeğin katili olan şerefsiz bu cinayetini üstelik milyonlarca kişinin izlediği bir televizyon programında itiraf etmişti.
Hikmet Aktürk adlı sapık yaklaşık üç gün süren bir program boyunca oldukça çelişkili ifadeleri sonucunda nihayet yaptığı bu şerefsizliği itiraf etmiş '' beni doktora götürün, ben hastayım. Ben kadınlarla birlikte olamıyorum. Hiç bir kadın benimle yatmak istemiyor. Beni polise teslim etmeyin'' Gibi bir sürü şey zırvaladıktan sonra Irmak bebeği nasıl öldürdüğünü, nereye gömdüğünü, kısaca her şeyi anlatmış ve sonuç olarak ceza evini boylamıştı.
Ülke olarak, özellikle evladı olan anne ve babalar olarak ayağa kalktık. Kimimiz yazılarıyla, kimimiz şiirleriyle, kimimiz mesajlarıyla ya da yazılanlara yaptığımız yorumlarımızla bu olayı lanetlenik; sapık katil Hikmet Aktürk'e en ağır cezanın verilmesini istedik. Hatta bir yazar arkadaşımız hapishanelerdeki kader mahkumu olan abilerin bu sapığı nasılsa şiş manyağı edeceğini yani şişlerek geberteceğini, böylece gerçek adaletin yerine getileceğini umduğunu yazdı. Bu yolda haberler sosyal medyada uçuştu ise de hepsi yalandı. Yani Hikmet Aktürk cezaevinde öldürülmüş veya intihar etmiş filan değildi.
Neticede öyle ya da böyle bir sapık bir tecavüz ve cinayet işlemişti ama yakalanmış ve cezasını çekmek üzere hapsaneye konmuştu.
Ancak?
Ancak Irmak bebeğin öldürülmesinden sonra acaba geride kalan annesi, babası ve on yaşındaki ablasının durumu ne olmuştu?
Evet..Irmak bebeğin dramı sona ermişti ama ailesi bir dram daha yaşamıştı...
23.02.2017 Perşembe günü mahallemizdeki marketten alış veriş yaptım. Bu market her alışveriş yapana belirli bir gazeteyi ( reklam olmasın diye adını yazmıyorum) bedava veriyor.
İhtiyaçlarımı ve gazeteyi alıp evime geldim. Aldıklarımı buz dolabına ya da mutfak dolaplarına yerleştirdikten sonra gazeteyi okumaya başladım. Gözüme çarpan ilk haber üzerine de '' Ulan bu nasıl gazetecilik? Bu nasıl haber vermek?'' diye bastım kalayı.
Gözüme çarpan ilk haber aynen şu şekilde verilmişti:
'' Kayınpederden Kanlı Pusu
İzmir'de Jandarma,Murat-Özlem Osmanoğlu'nun evlerinin önünde yanmış bir jipin önünde vurulmuş halde buldu.''
Bir şey anladınız mı?
Ben anlamadım. Allahtan iç sayfalarda olay detaylı bir şekilde anlatılıyor da kim kimi vurmuş, neden vurmuş, jipi kim yakmış anlayabiliyorsunuz.
Neyse...
Gazetenin ilk sayfasındaki güncel haberlerin başlıklarına da şöyle bir baktıktan sonra yine ilk sayfada sağ alt köşede bir haber başlığı dikkatimi çekti:
'' Kayınbiraderine silah sormuş''
'' Kimmiş bu kayınbiraderine silah soran. Niçin sormuş?'' Diye merak edip haberi okuyunca dondum kaldım.
Kayınbiraderine silah soran kişinin adı Bilal Kupal idi.
Kupal????.
Bu soyisim hiç de yabancı değildi.
Evet yaaa. Geçen sene Ekim ayında öldürülen Irmak bebeğin soyadı da Kupal'dı. Üstelik haberi okuyunca gördüm ki habere konu olan Bilal Kupal, geçen sene öldürülen Irmak bebeğin babasıydı.
Devam ettim.
Aman Allahım !
Habere göre Irmak bebeğin babası Bilal Kupal, eşi Suriye'yi ( Yani Irmak bebeğin annesini) ve on yaşındaki kızı Ayşe'yi ( Irmak bebeğin ablası ) Bıçakla delik deşik ederek öldürmüş. Üstelik Irmak bebeğin annesi Suriye Hanım üç aylık hamileymiş. Yani karnındaki bebeği de katletmişti.
Irmak bebeğin katlinden sonra bunalıma giren ancak psikolojik tedaviyi reddeden Bilal Kupal, olay gününden bir gün önce eşinin köyüne, kayınpederinin evine gidiyor ailece. Hatta burada kayınpederi ve ailesine eşi Suriye'nin üç aylık hamile olduğunu müjdeliyor. Yiyorlar içiyorlar her şey gayet normal.
Yeme içme faslından sonra Bilal Kupal, kayınbiraderi Mesut Ilgaz'a '' bana bir silah bulur musun?'' Diyor. Kayın biraderi '' Silahı ne yapacaksın enişte?'' Deyince de '' Çok bunalımdayım.'' Diyor. Kayınbirader ''Enişte sakın...Sakın silah filan almaya kalkma. Senin çoluğun var çocuğun var.'' Diyor. Hele hele de Irmak bebeğin ölümünden sonra zaman zaman ablasını döven, bu yüzden bir iki defa uyardığı eniştesine bir silah temin etmeyi aklının ucundan bile geçirmiyor kayınbirader Mesut.
Sonra aile kalkıp sanırım kendi evlerine dönüyorlar ve Bilal Kupal çekiyor bıçağı. Önce hamile karısı Suriye Kupal'ı bıçaklamaya başlıyor '' Baba yapma'' diye yalvarak kızı Ayşe'nin gözleri önünde. Sonra on yaşındaki öz kızı Ayşe'yi bıçaklıyor. Daha sonra kendi vücudunda da aynı bıçakla bazı kesikler oluşturuyorsa da kendisini öldürmeyi beceremiyor. ( Ağır yaralıymış ve hayati tehlikesi devam ediyormuş.)
Evet..Özellikle Irmak'ın ölümünden sonra kızı Ayşe'ye daha da bağlanan ve komşularının ifadelerine göre kızını çok seven, onu her gün okula kendi elleriyle götürüp, okuldan kendisi alan bir baba hiç acımadan bu kadar sevdiği iddia edilen kızını, gözünü kırpmadan öldürüyor.
Polise verdiği ifadede ise karısının sık sık telefonla konuşması sebebiyle onun kendisini aldattığını , hatta karnındaki çocuğun kendisinden olmadığını düşündüğünü söylemiş. Yani cinayetin sebebi karısının kendisini alttığına inanmasıymış.
Velhasılıkelam Irmak bebeğin katli ile '' Bir Irmak Kurudu'' Demiştik ya. Maalesef üç ırmak daha kurudu. Hatta biri henüz doğmadan kurudu.
Allah hiç kimseye yaşatmasın böyle bir acı.
RESİMLER:
1- Irmak Bebek
2- Irmak bebeğin ablası Ayşe
3- Irmak bebeğin babası Bilal ve annesi Suriye
(
Üç Irmak Daha Kurudu. Hatta Biri Henüz Doğmamıştı. başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
25.02.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.