''BU MESAJI ON KİŞİYE GÖNDER'' DEN SAADET ZİNCİRİNE, SAADET ZİNCİRİNDEN NET WORK'A...
Her şey ben daha çocukken '' Bu mesajı on kişiye gönder '' ile başladı.
O zamanlar böyle tabii ki internet yok, cep telefonu yok hatta televizyon bile yok ya da bir kaç kişinin evinde ve dahi tek kanallı ve dahi siyah beyaz... Bir yakınımızla telefon etmek için PTT ye gidiyoruz ve şayet Adana aradan çıkarsa ve dahi yapacağımız görüşme normal değil de yıldırım ise yaklaşık iki saat PTT de bekledikten sonra konuşabiliyoruz.Köylerde ise bir tane manyetolu telefon var o da ya muhtarın evinde ya da köy bakkalının. ( PTT bayileri sadece onlar )
Durum ve vaziyet bu olduğu halde nereden gelirdi, kim gönderirdi bilinmez bir gün kapımız çalınır ve postacı elimize genişçe bir zarf sıkıştırırdı. O büyük zarfın içinde bir mesaj ve on zarf daha olurdu.
Mesajda kısa ve öz olarak şu yazardı: ( Tam hatırlamasam da yaklaşık olarak şunlar yazardı :)
'' Ey Allahın sevgili Kulu !
Şu elinde gördüğün şey var ya..Hahh. İşte o şeye '' Bal Tevili'' denir. Bunu okuduğun an herşeden önce bütün günahların delete oluyor ( Pardon..O zamanlar henüz delete diye bir kavram yoktu.) Ancak olay bu kadarla sınırlı değil. Yani tamam bütün günahların siliniyor ama Yüce Rabbim sana sadece öteki alem saadetini sunmuyor. Öte alemde işin iş olduğu gibi bu alemde de işin iş oluyor.
Yalnıııızzzz.
Elbette ki zahmetsiz rahmet olmaz. Sana da bir görev düşüyor:
Lan Deyno ! Salak salak düşünüyorsun ''Ne görevi?'' Diye. Ne görevi olacak? O on tane zarfı Yüce Rabbim boşuna mı koydu büyük zarfın içine?''
Siz tabii ki abondone olmuş vaziyettesiniz. Yüce Rabbim bana hem mesaj göndermiş, hem de bir görev yüklemiş. Vay anasını beee. '' Diyerekten. Mesajı heyecanla okumaya devam ediyorsunuz.
''Görevin basit. Bu on zarfı tanıdığın, bildiğin on kişiye daha vereceksin. Şimdi diyorsun ki '' ya vermezsem?'' Aklının ucundan bile geçirme. Hem günah katsayın tavan yapar, hem de bu dünyada öylesine sefil ve perişan olursun ki Kurban Bayramında bile aç kalan köpekten beter olursun.
Bak sonra uyarmadı deme. Ulan yapacağın alt tarafı bu zarfları on kişiye dağıtmak olacak. Ne kaybedersin ki?''
''Evet yani. Ne kaybederim ki'' diye düşünürsen ( Ki genelde düşünürsün.) Beleş cennet, beleş dünya saadeti. Kim istemez ki? Hani Nasrettin Hoca'nın göle yoğurt çalması gibi. Ya tutarsa? Üstelik senden para isteyen yok pul isteyen yok...N'aapıyorsun. Hemen ünlüyorsun komşuna:
-Gız Huriyeeeee. Hele bi yol bagıve gııı.
-Ne deyon Şerfe aba? Bene avara etme. Gelir şimdi cavırın donuzu Mıstvali.
-Gız goş goşşş. Bu Mıstvali'den çok daha möhüm.
-Ne odu ki Şerfe aba?
-Gız sene bir zarf verceen. Bu zarfı al münasip bir yerine...Yoğ öyle deeldi. Bu zarfı okuyceen...Bene bag. Mutlaga okuyceen tamam mı?
-Gız Şerfe aba. Merag ettim hindi. Kimden geleyo ki.
-Allah'dan geliyo gı.. Doğrudan doğruya Yüce Irabbımdan geliyo...
-Aneeeeeyyyy. Gocuman Irabbım sene megdup mu ilediveemiş?
- He gız heee.
-Gız Şerfe aba. Günah olur. Memelerinin arasına goyma zarfı. Yüce Irabbımın gücüne gider. Neyse ver sen bene ağşama Mıstavali'ye okudeverem.
İşte böyle başladı herşey.
Artık delikanlı olduğumuz dönemlerde, yani televizyonların - tek kanallı olsa da- her eve duhul eylediği zamanlarda işin şekli değişti. Bu sefer artık bu olayın bir adı vardı : İnternational Rulet.
İnternational Rulet denen bu yeni formatta olaya artık para da giriyordu. Yalnız fazla ürkütücü olmamak için zarf sayısı üçe indirilmişti.
Size bir zarf geliyordu. O zarfın içinde üç tane daha zarf vardı. Siz o zarfı aldığınız anda İnternational Rulet hesabına belirli bir miktar para gönderiyor ve sisteme dahil oluyordunuz. Bu arada size gelen zarfları üç yakınınıza veriyordunuz ve onla da İnternational Rulet hesabına aynı miktar parayı göndererek sisteme dahil olup her birisi kendine gelen üç zarfı tanıdıkları üç kişiye veriyorlardı.
Yani olay tam olarak şu:
Siz--Diyelim ki 10 Tl ile sisteme dahil oldunuz.
Üç kişi üye yaptınız, sisteme 30 tl daha gitti.
O üç kişi de üçer kişi buldu---Sisteme 90 tl daha gitti.
o dokuz kişi de üçer vatandaş buldu--- Sisteme 270 Tl daha gitti
o 27 kişi de üçer kişi buldu--Sisteme 810 Tl para gitti
o 81 kişi de üçer kişi buldu---Sisteme 2430 Tl para gitti....
Böylece sizle başlayan ağda toplam 81 üyeye ulaştığınız anda sisteme toplamda 10+30+90+270+810+2430= 3550 Tl girmiş oluyor.
Sistemde sizden aşağıdaki sayı diyelim ki 100 e ulaştığında size de belirli miktar para gönderiliyor ( Yukarıdaki hesaba göre diyelim ki en fazla 500 TL)
Ancak siz hiç bir zaman para mara göremiyorsunuz. İki sebeple göremiyorsunuz 1- Sizden aşağıdakilerden bir tanesi bile kendine gelen zarfları kaldırıp çöpe atarsa ( Ki bunu bilmeniz asla mümkün değil ) Ya da üç kişiye değil de ancak iki kişiye zarf verebildiyse...O zarfı alanlar da ''Amaaan yaaa saçmalık'' dedilerse siteme giren parada ufacık bir azalma söz konusu olsa da siz para yerine hava alıyorsunuz. 2- Asıl önemlisi sistemin başındakiler namussuz üçkağıtçılar. Sistem tıkır tıkır çalışsa da siz o parayı nahhhh alırsınız.)))))))))
İşin içine para girdi ve İnternational Rulet bir müddet devam ettiyse de vatandaşımız uyandı belli bir süre sonra(!)
''Len bunun adından hayır yok. Gavur işi olduğu besbelli. Haybeye para kaptırmayalım'' dediler ve İnternational Rulet bir kaç sene içinde tamamen unutuldu.
Bir kaç sene sonra uyanık bir Türk çıktı ortaya. İnternational Ruletin adını değiştirdi ve aynı sitemi kurmuş olmakla beraber buna ''Titan Saadet Zinciri'' dedi.
Bu uyanık Türk Fevzi Barbaros Şaranoğlu ve oğlu Kenan Şaranoğlu idi. Ancak bunlar öyle on lira ya da 100 lira gibi rakamlara tenezzül edecek insanlar değildi. Sisteme giriş ücreti 2400 Alman Markı idi.
Ancak bu baba oğul'un çok kısa sürede kaba tabirle g.tü kalktı. Öylesine para harcıyorlar, öylesine bir lüks içinde yaşıyorlardı ki önce sisteme dahil olanlar '' Hooop ne oluyor yahu '' Demeye başladılar. Zira giriş bedeli 2400 Alman Markı olduğuna göre bu sisteme girenler öyle varoş takımı değildi ve birdenbire bu denli su gibi para harcayan baba oğlun şaşaalı hayatından kıllanmışlardı.
İnsanlar '' Hoop ne oluyor'' Demeye başlayınca devlet de '' Hoop ne oluyor?'' demeye başladı ve bu ikilinin çeşitli etkinliklerde topladıkları 385.700Alman markı, Polger Cens adlı şahıs tarafından yurt dışına çıkarılırken İzmir Atatürk Havalimanı'nda ele geçirilmesiyle zincir koptu. Baba -oğul ve dahi kutsal ruh ( yani diğer yöneticiler )tutuklandılar. 25 şer yıl hapis cezasına çarptırıldılar. 1998 yılında 25 yıl hapis cezası alan bu zincirin tüm kurucuları Rahşan affı denen afla serbest bırakılmışlardır.
Daha sonra devlet '' Bundan kelli bu tür zincirler, ruletler külliyen yasaktır. Yani herhangi bir ürün satmadan, bir emek harcamadan para kazanmaya yönelik bu tür şeylere kat'iyyen müsaadem yoktur '' Demeye başladı.
O böyle der de insanoğlu durur mu?
''Ey madem. Biz de ürün satarız'' demeye başladılar ve İnternational rulet veya saadet zinciri tamamen yasal bir zemine oturtuldu. Bu tamamen yasal olan yeni sistemin adı ise Net Work... Bunların bir çok çeşitleri ve kurucuları olsa da aşağı yukarı hepsinde sistem aynı.
Sistem size üç şey söylüyor: 1- Sistemimize dahil ol ve bizim ürünlerimizi kullan 2-Her ne kadar bizim ürünlerimizi kullanman bizim için fena bir durum değilse de bu yeterli değil. Ürünlerimizi tanıt ve sat 3- Ama bu da yeterli değil. Sistemimize bol bol yeni üye dahil et,bu işe tamamen kendini ada... Ne kadar çok üye kazandırırsan o kadar kazanırsın. Yani bize ne kadar çok kazandırırsan sen de o kadar kazanırsın.
Ancak...
Ancak bu sistemde kalabilmek için puan biriktirmek gerekiyor. Bunun için de her ay belli bir miktar para tutarı ürün almanız gerekiyor. Sadece sizin kesintisiz olarak her ay onların ürünlerinden almanız da yeterli değil. Sizin sisteme dahil ettiğiniz kişilerin de aynı şekilde bir taraftan sürekli üye kaydetmesi, öte taraftan kesintisiz olarak ürün satın almanız gerekiyor her ay.
Üye sayınızı belirli bir miktara çıkardığınızda ( Diyelim ki sisteme yüz üye kazandırdınız. Bu yüz üye her ay en az 500 Tl lik ürün alarak firmaya 500000 Tl ( yani eski hesap 50 Milyar ) kazandırdı ve bu durum kesintisiz olarak devam ediyor. İşte o zaman siz de firmadan her ay 3.500 tl civarında bir maaş alıyorsunuz. Bunlarda üçkağıt yok. Gerçekten veriyorlar eğer dediğim gibi yapabilirseniz. Yapabilirseniz diyorum zira her ay aylık kazancınızın 560 tl sini ( Ki 2006 yılı rakamlarına göre konuşuyorum. Şimdi ne kadar olmuştur bilmiyorum ) Kozmetik, deterjan ve beslenme destek ürünü haplara verip veremeyeceğiniz, sisteme kazandırdığınız üyelerin de aynen sizin gibi davranıp davranamayacağını bilemiyorum. Velhasılı kelam zor ama imkansız değil
Şu anda Network sistemi. Ya da Net Work Marketing sistemi denen bu sisteme dahil pek çok isim var ki bu isimlerin çoğu yabancı. Mesela en başta Amway, Herba Life, Avon, One Moor Painless bunlardan adını bildiğim sadece bir kaçı
Bunun dışında Ersağ, Asprin gibi Türk Networkları da var.
Kısaca nerden nereye değil mi?
Hiç bir amacı olmayan '' Bu mesajı on kişiye yolla'' ( Ki gerçekten onun amacı neydi hâla merak ederim ) olayının daha sonra saadet zincirine, bu gün de karşımıza Network sistemi olarak çıkacağı kimin aklına gelirdi?