Yatılı  bir  ilköğretim  okulunda görev  yaptığım  yıllardı  ve  okulun  tüm  öğretmenleri  birbirine  yakın  lojmanlarda  ikamet  eyliyorlardı.  Branşdaşım  Nimetullah  Bey  de...

Branştaşım Nimetullah Bey( Bu isimde hiç bir arkadaşım olmadı..Asıl ismi kamufle etmek için kullandım bu adı ) Bir Ramazan bayramında kapımı çaldı. Her zamanki gibi küçük erkek çocuğu ile birlikte arz-ı endam etmişti ve yine her zamanki gibi kız çocuğu ve eşi yanında değildi. 

-Hocam Selamünaleyküm. 
-Aleyküm Selam Nimetullah Hocam..Bir şey mi vardı?
-Bayramlaşmaya geldim…Bayramın kutlu olsun.
-Senin de bayramın kutlu olsun, Yenge ile öteki çocuk yok mu?
-Yok hocam onlar evde?
-Niçin?
-Hocam sen deme bari…Sen Müslüman adamsın. Ötekilere benzemiyorsun. Kadın kısmının ne işi var kocasının peşinde? Ya ayakta kaldık beni içeri davet etmeyecek misin?

Oğluma seslendim.

-Cihangir oğlum içeriden şeker kolonya getir Nimetullah Hoca’na ikram et.

Nimetullah ve oğlu şekeri aldılar ama kolonya yı redderek başka bir kapıya yöneldiler.

Öğleden sonra Selahattin Bey’lere gittik ailece bayram kutlamasına…Yaşça benden küçüktü ama bizim aramızda ‘’ Ben büyüğüm önce sen gel ‘’ Diye bir kural yoktu. İçeri buyur etti bizleri. Ama baktım oldukça canı sıkılmış. Her halinden belli oluyor öfkeli olduğu.

-Hocam hayırdır seni biraz öfkeli görüyorum . Bir durum mu var?
-Ya ben bu Nimetullah’ı döveceğim.
-Niçin? Ne oldu ki?
-Ya kardeşim sabah sabah gelmiş yine yalnız başına…Tepemin tası attı..’’ Kardeşim burası bekar evi değil…Burada bir aile oturuyor… Madem ki senin de bir ailen var. Al hanımını, kızını öyle gel . ‘’ Dedim ve sepetledim .

Mesele anlaşılmıştı. Bu herifin adam olmaya niyeti yoktu. Evet öğretmen olmuştu ama henüz adam olamamıştı. Bir de okul müdüyle konuşmalı ve şuna haddini bildirmeliydik. 

Bayramdan sonra Müdüre olan biteni anlattık. Baktık ki o da kızgın… Müdür:
-Ya arkadaşlar hepimiz bir aileyiz burada. Bir misafirliğe gittiğimiz zaman bazılarımızın evinde kadınlar ayrı, erkekler ayrı odada oturur. Bunu anlayışla karşılarım. Bu bir inanç meselesidir. Ama neticede ne olur? Mutlaka eşlerimizle gideriz arkadaş ziyaretlerine…Kimilerinde eşlerimiz ayrı odalarda oturur, kimilerinde aynı odada hep birlikte otururuz ama kapısını çaldığımız bir eve mutlaka eşlerimizle birlikte gideriz… Bu öyle değil…Ki bence yobazlık işte tam da bunun yaptığı . Kendi karısı herkese haram ama herkesin karısı ona helal…Gelip oturuyor, çayını kahvesini eşlerimizin elinden almaya bir itirazı yok.Hatta eşlerimizle konuşmakta da bir sakınca görmüyor... İçinizde Nimetullah Bey’in eşini hiç evlerinin içinde gören var mı?
-Hocam evlerinin dışında gören var mı ki evlerinin içinde gören de olsun.
-Bu adama bir ders vermeli ama nasıl?
-Hocam iş başa düştü desene…Merak etmeyin ben ona gereken dersi vereceğim. Yeter ki Allah bana bir fırsat versin. 

Müdür  Bey  tamamen  haklıydı.  İnsanların  misafirliğe gittiklerinde  kadınlar  ayrı odada  erkekler  ayrı  odada oturması değildi  yobazlık.  Bu  bir  inanç meselesiydi.  Yobazlık  ise  aynen  müdürün  dediği  gibi  bu  Nimetullah'ın  tutumuydu. Kendi  karısı  herkese  haram,  bizim  karılarımız ona  helal...
**************

Yüce Rabbim beklediğim  fırsatı bayramdan bir kaç gün daha sonra verdi.

Gece kapım gümbür gümbür çalmaya başlayınca yataktan nasıl kalktığımı bilmiyorum.

-Kim o?
-Ben Nimetullah..

Açtım kapıyı…Bizim Nimetullah Bey’in tıpkısının aynısı bir adam …Çok benziyor ama o değil…Allah Allah yoksa o mu ? Ama adam belli ki sarhoş…Suratının şaftı kaymış, gözler kançanağı, sefil perişan bir varlık karşımdaki…Ve zaten açık olan ağzımın iki karış daha açılmasına yol açan soruyu soruyor…Ama konuşma da kaymış. Aynen Levent Kırcanın sarhoş tiplemesinde olduğu gibi bir hal.

-Hocam rakı var mı rakı?
-Rakı mı? Nimetullah Hocam hayırdır…Sen rakı falan içmezsin ne oldu sana böyle?
-Hocam başka kime gideyim bilemedim. Rakı varsa bana biraz rakı ver..

Haydaaaa…Ya ne oldu da bu adam böyle bir günde alkolik oldu çıktı.

-Nimetullah hocam. Biliyorsun ben alkol kullanmam… Yanlış kapı çalmışsın . 

Diyorum ama içim de içimi yiyor. Bu adamın kafasına silah dayasan yine de içki içmez…Kolonyalı mendil bile kullanmayan bu adam nasıl oluyor da rakı istiyordu benden. 

-Hocam ne yapacaksın rakıyı Allahını seversen? Hem halinden belli çok içmişsin. Bu günlük yeter. Böyle hızlı başlarsan bu zıkkıma, sonun hiç de hayırlı olmaz.
-Ya ne diyorsun sen…Görmüyor musun dişim davul gibi şişti. Rakı iyi geliyormuş diş ağrısına..Onun için rakı arıyorum….

Hımmmmm..Mesele anlaşıldı…Eh elime düştün Nimetullah Hoca. Yaktım çıranı ki Marmara çırası halt etmiş…

-Hocam sen merak etme…Buluruz. Selahattin Bey’de vardır…Ona gidelim. 

Az sonra Selahattin Bey’in kapısındaydık. Selahattin, Nimetullah’a gıcık olduğundan onu aşağıda bırakıp üst kata çıktım ve kapısını çaldım…Az sonra Selahattin Bey göründü kapıda?

-Hayrola Sami Hocam gecenin bu vaktinde…Bir durum mu var? Yunus mu rahatsızlandı? Araba mı lazım ?( Yunus Özürlü olan oğlum. Arasıra Selahattin Bey’in arabasıyla onu hastaneye götürmüştük. )
-Yok hocam yok Yunus iyi çok şükür. Bana rakı lazım sende var mı?
-Hocam rakı var da sen içmez etmezsin naapacan rakıyı?
-Nimetullah’a içireceğim.
- Ya hocam kusura bakma ama gecenin bu saatinde dalga geçmek için bula bula beni mi buldun?

Selahattin Bey’e durumu anlattım.
-Tamam Sami  Hocam. Senin hatırın olmasa o herife bitimi bile vermem ama senin hatırına veriyorum. 

Diyerek yarım şişe 35 lik Kulüp rakısını verdi . Bu arada çok zalimce bir plan hazırladık. Selahattin Beyle.

-Sami  Hocam! İyice kafayı buldurtmazsan o rakı sana haram olsun. 
- Merak etme seeennnn. 

Az sonra Nimetullah’ın yanındayım.

-Bulduk rakıyı ama bunu şöyle gizli bir yerde halledelim. Bir gören olursa sonra ne der? 
-Sizin eve  gidelim.  Olmaz  mı?
-Yok  olmaz. Hanım  gözlerimi  oyar  valla.  Hem  eve  içki  sokmam ben. En iyisi okul bahçesine girelim. Orada bizi kimsecikler görmez…

Nimetullah Sordu?

-Tamam hocam okul bahçesi iyi olur da o elindeki öteki poşet ne? Ne var onda?
-Selahattin Bey kavun ve beyaz peynir verdi. Onlar da diş ağrısına çok iyi geliyormuş. 
-Allah Allah hiç bilmiyordum…

İçimden ‘’ Ooooo senin bilmediğin daha ne fırıldaklar var ‘’ Dedim ve okul bahçesine geldik. Çam  ağaçlarının dibine  çilingir  sofrasını  kurdum güzelce.  Nimetullah’ın elindeki pamuğa biraz rakı koyup ‘’ Haydi koy dişinin üstüne’’ Dedim.Nimetullah dediğimi yaptı  ama tabii ki ağrıda bir değişiklik yok.

- Hocam böyle olmayacak. En iyisi sen ağzını aç ben buradan damla damla damlatayım.

Nimetullah dediğimi yaptı  ve ağzına bir kaç damla damlattım.

-Nasıl iyi geldi mi?
-Eh biraz…
-Bak naapalım biliyor musun? Bu ağrının bir an önce kesilmesi için rakının senin kanına acilen karışması lazım. Onun için en iyisi içmen…Şifa niyetine içince günah da olmaz zaten. Şimdi bu sana acı gelir. Onun için bir dilim peynir at ağzına, sonra bir dilim kavun, üzerine de rakıyı yudumlayacaksın ki etkili olsun.

Nimetullah önce mırın kırın etse  de sonunda dediğimi yaptı  ve kavun,beyaz  peynir , rakıyı götürmeye başladı. Rakıyı  direkt  şişeden  çekiyor  hem  de...

-Nasıl Hocam, şimdi nasıl oldu dişinin ağrısı?
-Daha iyi..
-O zaman devammm. Haydi fondip…
-O da ne yavvvv.
-Bir yudumda yani…Şifa niyetine. 

Kavun , peynir ve rakının sonu gelmek üzereyken bahçenin muhtelif yerlerinden okulun tüm öğretmenleri arz-ı endam ettiler. Selahattin Bey tek tek telefonla hepsini arayıp olayı anlatmış çünkü. 

Müdür gök gürültüsü gibi gürledi.

-Bu ne rezalet…Okul bahçesinde kafa çekmek ha…Hem de Nimetullah Hoca ile Sami Hoca…Kıyamet iyice yaklaştı anlaşılan.

Nimetullah cevap verebilecek durumda değil. Tam anlamıyla uçmuş vaziyette. Plan gereği ben konuşuyorum.

-Müdürüm valla bildiğin gibi değil…Arkadaşın dişi..
-Ben anlamam ikinize de soruşturma açacağım…

Nimetullah yavaşça kalktı ve yalpalaya yalpalaya müdürün yanına gitti.

-Bi öpeyim müdürüm….
-Yarın ben seni bi öpeceğim ki öpülmek nasıl olurmuş göreceksin. Sizi ayyaşlar sizi…Gidin evinizde zıkkımlanın okul bahçesinde işiniz ne?
-Hocaaammm yaaa nooolur bi kere öpüyüm…

İşte o günden sonra Nimetullah artık misafirliğe yalnız başına gelmez oldu. Mutlaka eşi ve çocuklarını da getiriyordu. Sırrının tüm kanıtlarıyla birlikte taaa memleketine , babasına ulaştırılmasından korktuğu için tabii ki. Eşi ise benim hanıma ‘’ Allah Sami abiden razı olsun onun sayesinde insan içine çıkmaya başladım ‘’ Demiş bize misafir geldiği bir gün.

( Rakı, Kavun , Beyaz Peynir --şifa Niyetine. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 11.04.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu