Bu yazıma '' Çok şükür '' Diye Allaha şükrederek başlayacağım.
Niye mi Allaha şükrediyorum?
Ensest üzerine yazdığım bu yazıya yapılan yorumlarda olumlu eleştiriler yanında tepkiler de almış olmama rağmen çok şükür ki '' demek ki senin başından bir ensest tacizi geçti ya da doğrudan doğruya sen bir ensest tacizde bulundun şimdi onun vicdan azabıyla bu konuyu yazıyorsun'' Diyen olmamış.
Evet..Ensesti, pedofiliyi, zoofiliyi konuşamamamızın bir sebebi de budur. Bir vatandaş diyelim ki intihara meyilli birinin öyküsünü hikaye eder. Bizim edebiyat aleminde bile pek çok kişi '' Sakın intihar etme. Bu çok günahtır. Allahın verdiği canı alamazsın'' Diye yorum yazar. Oysa yazarın intihar etme gibi bir düşüncesi asla yoktur. 70 Yaşında bir kadın şair tutar bir aşk şiir yazar ; milllet '' Kadın resmen aranıyor'' Diye düşünür. Velhasılıkelam olumlu düşünemeyiz pek çoğumuz.
Olumlu düşünemeyenimiz bu kadar çok olduğu halde bana böyle bir ithamda bulunulmadığı için ''Allaha çok şükür'' diyorum; öteki cehalet gibi, gaza gelmiş olma olma gibi, düşünmeden yazmış olma gibi ya da bir şeyler yazıp reyting toplama gibi ithamları ise normal buluyorum. Çünkü gerçekten de bu yazıyı oldukça hassas bir dönemde kaleme aldım: Arakan Müslümanları tacize tecavüze, zulüme uğrarken.
Peki bu yazıyı daha önce kaleme alsaydım:
Ya Ermenilerin Karabağ'da yaptıkları tecavüzler dönemine denk gelecekti. Ya Çinlilerin Sincan bölgesinde yaptıkları tecavüzlere denk gelecekti. Ya Afganistan'da, Mısır'da, Suriye'de, Irak'ta, Tunus'ta, Libya'da yani İslam coğrafyasının herhangi bir noktasında Müslümanlara yapılan tecavüzler dönemi ile benim ya da bir başka yazarın yazdığı bu konudaki bir yazı çakışacaktı. Çünkü İslam Coğrafyasında I. Dünya Savaşının bitiminden bu güne kadar hep Müslümanlara tecavüz edilmiştir ve yine bu dönemlerde Müslüman ülkelerde ensest, pedofili, zoofili gibi iğrençliklerin yaygın olduğu iddiaları ortaya atılarak Müslümanlara yapılacak her türlü müdahalenin ve eza cefanın meşru olduğu algısı yaratılmaya çalışılmıştır.
Yani pek çok yorumcunun zannettiği gibi bütün bu iğrenç oyunlar, ensesti yazmayı düşünenlerin - cehaletleri sebebiyle- bilmedikleri, farkında olamadıkları olaylar değildir.
Bir taraftan Hristiyan ve diğer gayrimüslim unsurlar Müslümanlara tecavüz ederken bir taraftan da Müslüman ülkelerin kendi içlerinde kadına şiddetten pedofiliye, zoofiliden esnseste her türlü iğrençlik giderek çoğalmıştır.
İşte o sebeğle siz ensesti ne zaman yazarsanız mutlaka İslam coğrafyasındaki bir tecavüz dönemine denk geleceğine göre ve siz ne zaman yazarsanız yazın '' Neden şimdi yazıyorsun?'' itirazlarıyla karşılaşacağınıza göre yapacağınız tek şey vardır: Ya ebediyyen susmak ve olan bitene seyirci olmak; ya da her ne pahasına olursa olsun konuşmak.
Bu arada yazmak isteyip de ''Aman ya başıma belayı alırım'' Korkusuyla susanları da hesaba katmak lazım.
Ve çok önemli bir husus da kaş yapayım derken göz çıkarma endişesidir. Bu sebeple de yazamaz pek çok insan ensesti.
Aslına bakarsanız neden konuşamıyoruz sorusuna cevap verirken şimdiye kadar hep yazarların neden konuşamadıklarını yazdım. Ama bu olayın bir de mağdurlar boyutu var. Mağdurlar neden konuşmuyorlar?
Bunun sebepleri herkesin malumudur aslında. En başta korku. Öldürülme, dövülme korkusundan tutun da toplum içinde küçük düşürülme, hiç kimsenin yüzüne bakamama utancı, mağdur olduğu halde '' Kim bilir sen neler yaptın ki böyle bir tecavüze uğradın'' Eleştirileri, aç kalma, sahipsiz kalma korkusu, vesaire.
Ancak tabii ki bu kadar değil.
Çok nadir de olsa mağdurlar polise giderler ve şikayet ederler. Ancak polis '' yalan söylüyorsun'' Akraban ( Baba, abi, amca , dede vs ) yaptığın bir suçtan dolayı sana iki tokat attı diye onlara iftira atıyorsun'' Diye suçlanır. Mağdurlara genelde inanılmaz. Aslında buna çok da şaşmamak gerekir. Zira polis de bir babadır , abidir ya da amcadır. Kendi evlatları, kız kardeşleri, yeğenleri gözünün önüne gelir ve böyle bir şeyin olabileceğine aklı yatmaz bir türlü. Öte taraftan olay tecavüz değil de taciz boyutlarındaysa bunun kanıtlarıyla ispatı neredeyse yüzde sıfırdır. Öğretmenimin tacizine uğrayan Buse Canseli hatırlayın: Durumu okul idaresine, okulun rehberlik servisine anlattı da ne oldu? Kimse ona inanmadı. Şikayeti ciddiye alınmadı ve kız kendisini öldürdü. Busenin, şikayetlerini dile getirdiği insanlar eğitimli insanlardı. Şimdi düşünün öğretmen tacizine bile inanmayan eğitimli insanların yanında baba, abi, kardeş, amca, dede tarafından taciz ya da tecavüz edilen birine kim inanır? İşte mağdurların susmasının en büyük sebebi belki de tam olarak budur.
Polis ancak Avusturya'daki Josef Fritzl gibi kendi öz kızını 24 sene bir eve kapatıp ondan 6 çocuk sahibi olan çok büyük sapıkları kanun önüne çıkarabilir. Fakat ilginç olan nedir biliyor musunuz? Kendi öz kızından altı çocuk dünyaya getirten Josf Fritzil hapse atıldıktan sonra ona yüzlerce kadından aşk mektupları gelir ve bu sapık için '' O çok iyi bir insan aslında'' diyenler azımsanmayacak kadar çoktur.
Evet..Gelelim '' Sürekli konuşarak ensest gibi bir belayı önleyebilir miyiz?'' sorusunun cevabına.
Öncelikle belirteyim ki ensesti sürekli konuşmak yukarıda da belirttiğim sebeplerle çok da mümkün değildir. Öte taraftan bu olayı konuşurken ve yazarken yazar ya da hatip kıldan ince kılıçtan keskin bir köprü üzerinde yürüdüğünün farkında olmaldır.
Çok seneler önceydi. Fatma Girik Tv de bir program yapıyordu. Bir kız çıktı piyasaya ve babası tarafından tecavüze uğradığını söyledi. Artık neredeyse hergün bu kızın haberi vardı tv kanallarında. Bir süre sonra kız '' Fatma Girik bana babam aleyhinde iftira atayım diye para verdi'' Dedi bir başka kanalda. Tabii ki tv kanalları bu sefer bu sahtekarlığın (!) üzerine yürüdü ve aylar süren programlar, tartışmalar, araştırma- soruşturmalar yapıldı tv kanallarında. Bir müddet daha geçti, aynı kız bir başka tv kanalında '' Falanca kanal Fatma Girik'e iftira atmam için bana para verdi'' dedi. Yani bahsi geçen kız geçinmenin ve çok para kazanmanın yolunu bulmuştu. Bizler ise hergün çeşitli kanallarda oynanan bu tiyatroyu seyrederken ensesti unutmuş, sahtekarlığa odaklanmıştık.
Bir başka olayda 19 yaşındaki bir genç küçük yeğenine tecavüz etmekle suçlandı. Çünkü ölen çocuğun yapılan ilk muayenesinde anüsünde bir genişleme olduğu tespit edilmişti. Çocuğu canlı gören son kişi amcasıydı ve amca bu çocukla çok fazla ilgileniyordu. 19 yaşındaki genç amca adeta afaroz edilmişti her ne kadar '' Ben yapmadım'' dese de...Sonunda dayanamadı. Bir elektrik direğine çıktı ve yüksek gerilim hattına dokunarak kendi hayatına son verdi. Onun ölümünden sonra gelen adli tıp raporunda çocuğa herhangi bir tecavüz yapılmadığı, anüsündeki genişlemenin de merdivenden düşerken yaşadığı korku sebebiyle olduğu ortaya çıktı.
Velhasılıkelam enseti, pedofiliyi, taciz ve tecavüzü yazmak aslında oldukça zor bir iştir. Ykarıda da belirttiğim gibi kıldan ince kılıçtan keskin bir konudur bu.
ABD nin bir taraftan El Kaide ve Talibanla uğraştığı, bir taraftan Quantanamoro ve Ebu Guryeyb'de işkenceler yaptığı, Suriye'nın, Mısır'ın, Irak'ın canına okunduğu, Türkmen ve Uygur katliamlarının had safhaya çıktığı dönemlerde bizler Türkiye'de '' Bademlemek '' denen ve o güne kadar hiç birimizin duymadığı bir iğrençliği tartışmaya başladık. '' Diyanet'in Ensest Fetvası '' adı altında sosyal medyada dolanan bir iğrençlik yüzünden o kadar çok kişiyle tartıştım, o kadar çok kişiyi arkadaşlık listemden çıkardım ki ben de bilmiyorum sayısını. Yine o dönemlerde ortaya çıktı çocukların kendi annelerinin diz kapağından tahrik olabileceğini söyleyen soytarılar.
Görüldüğü gibi iç ve dış düşmanların hainliklerinin farkındaydık. En azından bu yazı dizisini kaleme alan bir şahıs olan ben, farkındaydım.
Neyse...Daldım, sorunun cevabını vermedim.
Çok konuşarak, devamlı gündemde tutarak enseste karşı bir şeyler yapılabilir mi?
Yekvücut olursak evet yapılır.
Bir tek örnek vererek bu günlük noktalıyorum:
Hepimizin bildiği gibi Devlet bir kanun çıkarmayı düşünüyordu. Çıkacak bu kanuna göre: 14- 18 Yaş arasında evlilik yapmış ve bu evlilikten çocukları olmuş ancak şikayet edildiği için de halen hapiste olan insanların - Bu yasak evlilik müddetince- eşleriyle geçimlerinde bir sorun olmaması halinde bir defeya mahsus- affedilmelerine ve yasal olarak evlendirilmelerine karar verilecekti. Ben böyle bir kanun tasarısına evet diyenler arasındaydım. Ancak kamuoyu benim gibi düşünmüyordu. Ülkenin Ak partilisi CHP lisi, MHP lisi, HDP lisi ya da başka siyasi ve dini farklılıkları olan insanları adeta topyekun '' Hayır'' dediler. Sosyal medyada '' Hayır'' bombardımanı yaşandı. Sonuç: Hükumet attığı adımdan geri döndü.( Bu sadece bir örnek. Başka pek çok örnek var. )
Yani çok konuşarak bir şeyler yapılabiliyor. Ancak dediğim gibi çok konuşmak her kafadan ayrı ses çıkması değil, tam tersine kafalardan ortak bir sesin çıkması olmalıdır.
Mesela devlete '' Öyle kanunlar çıkar, öyle önlemler al ki ensestten karakola ya da savcı huzuruna çekilen hain '' Elimle diktiğim fidanın ilk meyvesini başkasına mı yedireceğim'' Diyemesin. Tam tersine cehennemi görmüş günahkar gibi dili tutulsun, korkudan felç geçirsin'' Diyebilmeliyiz bu ülkenin vatandaşları olarak.
Bu ülkenin vatandaşları olarak her türlü tecavüz olayına karşı bir önlem olarak düşünülmüş olan '' Kimyasal hadım'' tedbiri ile ilgili kanun tasarısının '' İnsanların vücut bütünlüğüne dokunulamaz '' şeklindeki anayasa hükmü mucibince Danıştay'dan dönmesine karşılık olarak '' Ya tecavüze uğrayanların vücut bütünlüğü ne olacak? Onların uğradığı bedeni ve ruhi yıkım ne olacak'' Diyebilmeli bu ülkenin vatandaşları. Bu suçlar için idam cezasını daha yüksek sesle dile getirbilmeli.
''Falan zamanda konuşma, filan zamanda ağzını açma'' dersek bu sorun daha da büyür.
Ayrıca, Ülkemizin iç ve dış düşmanları bu ülkeye saldırmak ve saldırılarına meşru kılıflar bulmak için ille de ensest gibi bir sebebe sarılmak durumunda değillerdir. Kurt ve kuzu hikayesinde olduğu gibi '' Suyumu bulandırıyorsun'' demeleri yeterlidir onlar için.
Devam edecek.