Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 1.11.2017
Okunma Sayısı : 16361
Yorum Sayısı : 5



Son  günlerde fazlaca  gündem  konusu  haline  getirilen  Kayı  Boyunun  tamgası  ile  ilgili  olarak  siyesete  hiç  bulaşmadan  ilginç  bulduğum  bir  bilgiyi  ve  bu  bilgi  ile  ilgili  olarak  ortaya  atılan  iddiaları  siz  değerli  dostlarla  paylaşmak  isterim.

Bilgi  Şu:  Topkapı  Sarayı  Kutsal  Emanetler  bölümünde  muhafaza  edilen  ve   burayı  ziyaret  eden  herkesin  gördüğü  mukaddes emanetlerden  birisi  de  Hz. Osman'ın  kılıcı  diye  bildiğimiz  bir  kılıçtır. Ben  Topkapı  Sarayını  defalarca  ziyaret  ettiğim  ve  bu  kılıcı  dafalrca  gördüğüm  halde  üzerinde  Kayı  Boyunun  tamgası  olan  IYI  harfleri  hiç  dikkatimi  çekmemişti  ama  böyle  bir  tamga  Hz.  Osman'a  ait  olduğu  söylenen  o  kılıcın  üzerinde  varmış  meğerse ( 1.  Resim )  

Hz.  Osman'ın  kılıcı  üzerinde  Kayı  Boyunun  tamgasının  ne  işi  var?  

İşte  bu  sorunun  cevabı  oldukça  ilginçtir.  Ancak  bu  ilginçliği  sizlere  tarihi  bir  gerçek  olarak  anlatamam  elbette.  Dolayısıyla  bundan  sonra  anlatacaklarımda  hep  '' miş  ''  diyeceğim.

Efendim,  bu  kılıç  herşeyden  önce    yavuz  Sultan  Selim'in  Mısır  Seferinden  sonra  Mekke  ve  Medineden  getirilen  kutsal  eamenetlerden  biri  değilmiş.  Çok  daha  önceleri,  hatta  Osmanlı  Devleti  henüz  kurulmadan  önce  bir  şekilde  Türklerin,  daha  da  doğrusu  Şeyh  Edebali'nin  elindeymiş.

Hz.  Osman'ın  kılıcının  Şeyh  Edebali'de  işi  ne  peki?

O  zaman  en  başa  dönmemiz  lazım.

500 lü  yıllarda  Akhun  İmparatorluğu  içinde  Oğuzların  Kayı  boyundan  olan  ve  kendilerine  Süreyci  denilen  bir  kavim  yaşarmış.  Bu  kavim  daha  sonra  çeşitli  sebeplerle  Arabiztan'a  gelip  Mekke'de  yerleşmiş.  Bunlar  iyi  kılıç  yapan  ustalar  olduklarından  çok  kısa  sürede  Mekke'de  büyük  bir  itibar  kazanmışlar  ve  başlarındaki  Osman  bin  Talha    Kabe'nin  muhafızlığına  getirilmiş.  Bir  Türk'ün  adı  neden  Osman  bin  Talhadır????  Bu  açıklanmıyor  maalesef.

Neyse...

Osman  Bin  Talha,  Hz.  Muhammed  Mekke'yi  feth  ettikten  sonra  da  Kabe'nin  muhafızlığı  görevine  devam  ettirilir  ki  Peygamberimizin  bu  alicenaplığı  karşısında  Müslüman  olur.  Bu  zat  aynı  zamanda  dört  halife  döneminde  de  yaşar.

Bu  arada  Süreycilerden  yani  Mekke'de  yaşayan  Kayı  aşiretinden  biri  olan  Ubeydullah  adındaki  bir  kılıç  ustası  Hz.  Osman'ın  isteği  üzerine  ona  -üzerinde  ayetler  olan-  bir  kılıç yapar  ama  kılıca    Kayı  damgasını  işlemeyi  de  ihmal  etmez.  Bu  adeta  ustanın  eserine  attığı  bir  imzadır.

Daha  sonra  bilindiği  gibi  Hz.  Osman  bir  ayaklanma  sonucu  şehit  edilir. O  şehit  edilince  Osman  Bin  Talha  Hz.  Osman'ın  kılıcını  alır  ve  Hz.  Ali'ye  verir.  Kılıç  böylece  Hz.  Ali  tarafından  muhafaza  edilir.

Sonra?

Sonra  bu  kılıç   on  iki  imamın  sekizincisi  olan  Ali er  Rıza  da  dahil  sekiz  imam  tarafından  muhafaza  edilir. Yani Hz. Hasan,  Hz.Hüseyin,  Hz. Zeynelabidin,  Hz. Muhammed  Bakır, Hz. Cafer es Sadık,  Hz.Musa  Kazım  ve  Hz.  Ali er  Rıza  bu  kılıcı Ehl-i  Beyt içinde   elden ele  aktarırlar. 

Hz.  Ali  er  Rıza  ise  kılıcı  Büyük  din  ulularından,  kendi talebesi  Beyazıd-ı  Bestamiye  verir. 

Beyazıd-ı  Bestami  ile  birlikte   Hz. Osman'ın  kılıcı  artık  Altın Silsile  ya  da  Sufiler   denilen İslam  alimlerinin  elindedir. Bestami'den  sonra  Hasan Karakani, sonrasında onun halefi Kasım Gürgani’ye emanet yoluyla ulaşmıştır.

 Sufi Silsilesi, Kasım Gürgani’nin halefi olan Hace Abdullah el Ensari döneminde ilk kez Horasan’a ulaşmıştır. Zira Abdullah el Ensari, İran Horasanında yaşamaktaydı. Abdullah el Ensari’den sonra, Altın Silsile Türk Dünyasına yaklaşmaya başlamıştır ve  emanetçi bu  sefer Ebu  Ali  Fermani'dir.  Artık  Hz.  Osman'ın  kılıcı  Türklerin  elindedir. 

Ebu  Ali  Fermani'den  sonra  Yusuf Hamedani’ye  geçer  kılıç. Bundan  sonrasında  da  Türk  Dünyasının  en  fazla  bilinen  en  büyük  din  alimi  Hoca  Ahmed  Yesevi'ye  geçer. Hoca  Ahmed  Yesevi'den  ise  talebesi  Şeyh  Edebali'ye.

Hikaye  bu  kadar  değil  elbette.

Şeyh  Edebali,  Türk  ve  İslam  Dünyasını  ayağa  kaldıracak  liderin  ışığını Ataman   Bey'de  görür.  Yani  Hz.  Osman'ın  kılıcı  ona  verilmelidir  ancak  kılıcı  teslim  etmeden  önce  ona  bir  isim  de  vermelidir. Bu  isim  de  ancak  ve  ancak  kılıcını  taşıyacağı  o  büyük  zatın  adı olabilir.  Yani  Osman...  Böylece  Ataman  Bey,  Kayı Aşiretinde  Arap  adı  taşıyan insan ve  akabinde Arap  adı  taşıyan  İlk  Osmanlı  hükümdarı  olur ve  Hz.  Osman'ın  kılıcını  taşıma,  kendisinden  sonra  gelecek  nesillere  aktarma  hakkını  elde  eder.  

Evet...Üzeride  Kayı  Boyunun  tamgasının  olduğu  Hz.  Osman'ın  kılıcının  hikayesi  kısaca  bu.  Ne  kadar  tarihtir, ne  kadar  efsanedir  ya  da  hikayedir  bilemem  ama  bana  ilginç  geldi  dostlarla  paylaşayım dedim.

Her  ne  kadar  sürç-ü  lisan  eylemişsek  affola. 

( Hz. Osman'ın Kılıcındaki Kayı Boyu Tamgası başlıklı yazı Sami Biber tarafından 1.11.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.