Şiir Analizi – En Saçma Nazire
.
Şiir yazmak için önce yetenek, sonra emek gerekir. Ayrıca şair,
bilgi, kültür ve maneviyatta donanımlı, idraki ve algısı gelişmiş, hitabeti
güçlü, estetik kaygılı, his ve hassasiyeti kuvvetli biri olmalı. Kendine
sürekli yatırım yapmalı.
Ya okur? Şairin imbikten süzerek sunduklarını, yazdıklarının
manasını ve verdiği mesajı, gönül gözüyle ve açık idrakle okuyup anlamalı değil
mi?
Şimdi size “En Saçma Nazire” isimli şiirimin tahlilini
yapmak istiyorum. Onu gözlerinde bitirenlerin kendi gözünde bittiklerini
anlatan, trajikomik ifadelerle zenginleştirilmiş, hayata nazire yapan bir şiir…
Seri
Seriversem
Sergilerimi
Şair ne sergileyebilir? Duygularını, düşüncelerini,
fikirlerini, gayelerini, gerçekleştirdiklerini, gerçekleştirmek istediklerini,
hassasiyetlerini, kırılganlıklarını, sevinçlerini, acılarını, umutlarını
sergiler. Alıcısı okurdur. Bütün bunları ona göstermek, gönül ve fikir köprülerinde
buluşturarak, aracısız bir alışverişe girmek ister. Dolayısıyla şair, şiirin
girişinde, bir arzusu olduğunu beyan ediyor, söylemek istediğim o kadar çok şey
birikti ki, beni bana bıraksalar da sergilesem, diyor.
Deri
Deriversem
Döngülerimi
Herhangi bir olayın birçok kez tekrarlanmasıdır döngü. Burada
anlatılmak istenen döngü kısır döngüdür. Verimsiz, yararsız, sonuçsuz döngüler
yaşamış şair. Hayattan beklediklerini gerçekleştirememiş, hüsrana uğramış;
tuttuğu her şey elinde kalmış; hayal kırıklıkları yaşamış. Onları bir araya
getirip kenara koyabilsem, hatta çöpe atabilsem, diyor.
Seriversem… Deriversem…
Allah cezamı versin
“Pişmanım” dersem!
Keşke kalbimi tüm çıplaklığıyla açabilsem ve geçmişime bir
çizgi çekebilsem, ifadesi var. Pişmanlık da duymayacak ama isteğini
gerçekleştirmekten aciz. Kendinde o kuvveti ve cesareti bulamıyor.
Yapamıyorum!
Önyargı tutsaklarım yürek cebimde
İpsiz kellelerin yılışık gülüşleri
Fena hâlde üzerimde
Kilit paslı; anahtar kayıp
Çilingir kendi âleminde
Toplumun dayattığı baskı ve sorumluluklar yüzünden pes
etmiş. Önyargılarla öylesine preslenmiş ve frenlenmiş ki, yüreğinin tutsak
olduğunu haykırıyor. Tutsaklığı kendisine yaşatan ve yaşattıkları için de keyif
alanlara kırgın. Elinden gelse boyunlarına yağlı bir ip geçirerek onları idam
edebilecek kadar da kızgın. Kızgın olduklarının esaretinden kurtulabilmiş değil
yine de. O yüzden, hayata ve insanlara duyduğu sevgi paslanmış; artık
istemediği için de, dostluk, güven ve sevgi kapısını açacak olan anahtarı
çoktan kaybetmiş. Şairi yeniden hayata bağlayacak, çilingir vazifesi görecek
olan eşi, dostu, yakınları ise kendi âlemlerindeler. Yanı başlarında kıvranan
ruhtan bîhaberler. Belli ki umurlarında değil.
Takma bacağa ipek çorap
Kel başa şimşir tarak
Alınır mı sırf matrak olsun diye?
Alırım,
İşim ne?
Toplumun ona biçtiği rolü anlatıyor. Uçurumdan düşmek üzere
olan kendisine elinden tutmak için tek adım atarak bile yaklaşmayanların nihayetsiz
fedakârlık beklentilerini… İnsan olma vasfının ciddiyetini anlamayanların
umarsızlığını… Buna rağmen onların dileklerini yerine getirmeye çalışıyorum
hâlâ, zira bana biçilen Polyannacılık rolünü oynamayı, kendime, kendimi
ötelemek pahasına iş edinmişim, diyor.
Arızalarım bitpazarındaymış
Nazar dökmelik bakır tasım da
Düşlerim bile hacizdeyken çok normal
Paravana arkasında ağlıyor zula çeyizler
Umutlarıma sarmal
Yanlışa itildikçe, doğruyu, güzeli, iyiyi aramaya her
kalkıştığında tökezletildikçe, hayatının dengesi bozulmuş. Dedikoduların havada
uçuştuğu bitpazarında yaptığı tüm hataları… Başarılarının da üç kuruşluk bir
değeri yokmuş ki, nazara gelecek hâlinin kalmadığı serzenişinde bulunuyor. Hatta
düş kuracak durumda bile değil şair. Kadirşinas gönüllere girmek için yaptığı
bütün donanımları çeyiz olarak nitelendirmiş, umduğunu bulamayınca da umutlarına
dolayarak yüreğinin derinliklerine gizlemiş.
Nerede bir çift kumru görsem
Taşlamak geliyor içimden
Kayıp şehrin çocuğundan
Kumrusuz köylere selâm
Haritamı kaybetmiştim sahi
Gördünüz mü işte!
Yine hilâfına yamuldu kelâm
O kadar yalnız ki kıskançlık duyuyor artık muhabbet
paylaşanlara. Onlar da yalnız kalsınlar da kendisinin çaresizliğini anlasınlar
istiyor. Diğer yandan kendisi gibi yalnız olanlara ulaşma isteği var ve selam
yollayarak varlığından haberdar olmalarını arzuluyor. Ancak, bu kişiler nerede?
Bilemiyor. İşte, yine yazgıma ters bir söz ediyorum ve onca tecrübeme rağmen
kısır döngü arayışına giriyorum, diye bir tespitte bulunuyor.
Koruk şırasına nispet
Tahammülsüzlüğümle ekşirim
Kuyruğumu uzatırım basılsın diye
Numaradan “of” derim
Yana çeker, bel veririm
Söylemeye ne hacet?
Biliyorum, eşkâlsizim
Sabır bitmiş; tahammülsüzlük yaşama arzusunu silip süpürmüş.
İlgi görmek için canının yanması pahasına insanlara yönelişi var yine de.
Derdini dökme isteği… Sonuç: yeniden itilip kakılma, yeniden hüsran ve
hırpalanma… Sevilmediğinin farkına varma… Sevimsiz olduğuna karar verme… Dibe
vurma…
Mesele, odun değil hızar bıçağı efendiler!
Ağzını yalancıktan biler
Acemi parmaktan kan sızar
Planyadan geçmemişe
Kör rendenin gözü değmemişe
Erbabını getirsen, kaç yazar?
Şiirin bu kısmında tefekkür ediyor şair. Etrafındakileri
suçlamaya tam yönelecekken kendi eksikliğini görüyor. Evet, etrafımdakiler son
derece duygusuz olabilir, ancak, ben de çok yumuşak başlıyım, hakkımı
savunmakta yetersiz kalıyorum, yeterince dik duruş sergileyemiyorum, insanlara
haddini bildirmekte acemice davranıyorum, diye düşünüyor. İnsanlık
beklediklerinin, hayatında olmaması gereken, acımasız kişiler olduklarına ve
düzelemeyeceklerine kanaat getiriyor.
Kendimi çıkarsam hiçten
Ne kalır geriye?
Boyanmışı boyamak mı; niye?
Ah, bu üşengeçlik!
Onarılmayı sabırla beklerken üstelik
Uyarmanız nafile!
Beterine fark atar bu nazire
Tam bir çöküş ve teslimiyet… Boşa geçen yıllar ve elinde
kalan koca bir hiç… Yaşanmamış mutluluklar, kazanamadığı dostluklar, uçup giden
bir ömür… Birkaç neşeli renk katmaya teşebbüs etmek de nafile bu kara tabloya. Hayatının
kalanını güzelleştirme isteği ise hiç yok. Yaralarının sarılmasını beklerken
üstelik… Kadere karşı gelinmez, ram ol, rıza göster diye öğüt verenlere, bunun
zaten bilincindeyim ancak bana göstereceğiniz her yıkık hayattan daha beter bir
hayatım oldu, diye yakınıyor.
Mücella Pakdemir
(
Şiir Analizi – En Saçma Nazire başlıklı yazı
Mücella Pakdemir tarafından
3.11.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.