Rahmetini özlediğim hazana
müteşekkirim:
Dertlendiğim kadar demlendiğim
Makul bir hüzne riayet edip
Gönülsüz aşkları sükût bilen
Yaratan’ın eşkâline vakıfım
Yine aldığım her nefeste.
Boykot edildiğim kadar insanım,
Demek acı bir terennüm
Yine izini sürdüğüm ömrün.
Sevgiden müteşekkil olmasını,
dilerdim
Demenin de cefası
Sanma ki erdemsizliğin sunumu
Belki de bayat ekmek kadar da
kutsalımdır
O nimet yine
Kursağıma takılı.
Yemediğim değil de
Dokunmaya dahi kıyamazken nimetine
Rabbin,
Sorularla muhatabım oysa
Cevabını bilmekten dahi imtina
ettiğim.
Surelere konuşluyum:
Sakil bir yürekte nasiplendiğim
kadarıyla
Beter bir dilde
Refüze edildiğim
Hangi cahil hükümse yine halk
dilinde.
Kaynayan değil de içlendiğim,
Kanadığım kadar içerlendiğim.
Kandığım değil de tökezlediğim
Kardığım dünüm ve iç sesim.
Bir eşrafın bir de hakkaniyetin
duvarı,
Temas hanemde tereddüt ettiğim malum:
Dokunursam ve yok olursan?
Sevip de manen külfetini
Haramsa elemin söylenmedik o zikri?
Lal tüm notalar yine,
Lav edildiğime sakin bir dille
savrulduğum,
Suretinde aşkın hep telaffuzu
yanlışların.
Belki de yanık sesine hürmeten hüzün
Kadar da yadsındığım,
Kerelerle aldanıp
Avuttuğum kendimce
Avutulmaya hasret üç beş cümle
Duysam keşke.
Hamdık madem
Hamd etmeyi öğrenmemek neden?
Sevip dirildiğimiz kadar
Sevilmeyi dileyip
Rahmetin dokunduğu insanlık üzeri
rahle.
Sazı sözü ayrı zanaat;
Sevi dilinde hep bir noksan onca
beşerin,
Kölelerin mağduriyeti belli ki
Kul olmanın hasedi mi yoksa
Bunca kamaşan gözü,
Bunca sönen feri lanet bilip
Hamd etmeyi pelesenk etmektense
yüreğe
İsyana riayet eden cahil bir zümre.
Unutulmayı dilemek kadar da yoksunsan
Umduğunu eleyip
Kör kurşun misali
Hele ki kör noktanı delik deşik eden
Aşkı rahmet bilmezken.