Seni tasarlıyorum…
Ufkun dolduruşunda
Bir bardak suda
Fırtınalar koparan varlığımı bir de.
Aksayan arka ayaklarında
Sevda masallarının
Dünyanın en aklı uzun
En kısa saçlı Rapunzel’i olduğumu
Hatırlıyorum.
Yine
Bir iğde çiçeğin dokunuşunda
Hayatın doğusuna
Yelken açtığımı
Oysaki
Güneş hep batıdan doğuyor benim
şehrimde:
Bir de şehit ettiğim
Her şiiri
Geceye zimmetlediğim
Şunca dizeden kayıp da düştüğüm
Bu bol çukurlu mecrada,
Haznemde
Neyim var neyim yok
Kayıt altına aldığı evrenin.
Üstelik bir teyakkuz vakti,
Sabrımın sınandığı;
Gecenin zikrini
Ve ziftine bandığım düşlerimi
Alaşağı ettiğim
Bir dolunay zamanı.
Kurguladığım ne varsa:
Ne gecenin ittifakı
Ne de aşkın tutsağı
Lanet bir dilenci.
Belki’lerimi maruzat belleyip
Dilendiğim de mi yalan,
Demenin rahmeti
Yine kendime yüklendiğim
Bir seher vakti
Hala azabında;
Halan nifakında hayatın,
Darmaduman duyguların infilakı
Hem de öyle böyle değil:
Ya zaman aklayacak
Ya da aşk yalanlayacak
Hayatın rahmetini.
Ötekimle berikimle mi iştigalim de,
Sabrıma delalet bunca şiir?
Bunca sancı?
Yine ölümün aç gözü
Yorgunluğun gam teli
Sonramı da saklayıp
Harmanladığım
Hayatın en münafığı
Hangi imgeyse
Uzak kalmalı şiirden,
Demenin bedeli
Belki de ödemeyi şart düştüğüm
Yine de vazgeçemediğim
Öteki beriki.
Yine karambol;
Yine maruzat;
Yine güruhun sunumu
Hele ki;
Tekliğim zirve yapmışken
Üstelik teklerken
Şunca mısrada yalıtıldığım hayatın
Afakından da nemalanmışken
Bir hüsranı boca ettiğim
Bir de susmaya tövbe ettiğim…
Yoksa şiir kanarken
Yürek mi kırağı çalan?
Kanatan dizelerde
Bir şehri bile şehit ederken
Aşka o lanet kostümü giydiren
Hangi şaibeli melek ki?
Şimdi susuyorum
Yarından önce konuşmayacağım
Ne malum,
Demekten imtina eden
Seyrinde yüreğin
Hangi gölgeden mi korkum?
Allah’tan başka dostum yok iken
Demekten gayri ne gelir elimden?
Şimdi şiir tadında bir ölüm
Diliyorum
Ve ellerimle kestiğim dalın
Suretinde,
Ölü bir kuş olmayı temenni ediyorum:
Yuvamdan ayrı düştüm madem
Varsın tek sığınağım olsum
Zamansız matem.