SAMİ BİBEROĞULLARI WİLLİAMS VE ÖLÜ SAZANLAR DERNEĞİ - 2. BÖLÜM -
Der kitaplarının gereksiz sayfalarını yırttırdıktan sonra sıra Ölü Ozanlar derneği filmindeki 3. Sahnenin uygulamasına gelmişti. derhal işe koyuldum:
- Çocuklar ! Şimdi kalkıyoruz ve hep birlikte sıraların üstüne çıkıyoruz.
Çocuklar yine aptal aptal birbirlerine bakıyorlar.
Bağırdım:
-Alooooo kime diyorum?
Anında kızlı erkekli hepsi sıraların üzerinde. Şamata için bahane arıyorlar zaten. Oysa ben çok ciddiyim. Bir şeyleri protesto edeceğiz...
Çocuklar soruyor tabii ki ‘’ Hocam niçin sıraların üzerine çıkıyoruz? ‘’ diye. Aslında köhne eğitim anlayışını protesto ediyoruz da bunu öğrencilere söyleyip daha sonra da Milli Eğitim müdürlüğünün kulağına giderse işten atılma korkusu var. Hiç der miyim ‘’ Köhne eğitim sistemini protesto ediyoruz’’ diye. ‘’ Ulan evladım kırk yılın başı bir şey istedim sizden, bin tane soru sordunuz. Öyle gerektiği için öyle’’ deyip kapattım konuyu.
Çocuklar sıraların üzerinde ayakta…Birden sınıfın, pardon, derneğimizin kapısı önce çalındı sonra ben daha ‘’ Geeelll’’ demeden, içeri Müdür Baş yardımcısı Azmi Bey girdi. Sadece öğrencileri değil, öğretmenleri de titreten Azmi Bey yani…
- Hocam bu ne hal böyle?
Suçu çocukların üzerine atsam olmayacak. Zaten onların hiç bir suçu yok… Aslında ortada bir suç da yok. Gayet legal ve demokratik bir eylem yapıyoruz.
O bir kaç saniyelik kıvırma payında beynim tıkır tıkır düşünüyor ‘’ Filmde böyle bir sahne var mıydı? Vardıysa Robin kardeş ne yapmıştı? ‘’ I ıh…Filmde böyle bir sahne yoktu. Ya da Azmi Hocayı gördüğüm andan itibaren o sahne tamamen çıktı hafızamdan. Bilgisayar tabiriyle delete oldu.
Ben susunca çocuklara döndü Azmi Hoca ve gürledi:
- Ne işiniz var sizin sıraların üzerinde?
Hainler…Hepsi birden parmaklarını bana uzattılar.
- Baba çıkmamızı emretti
Azmi Beyin zaten esmer olan yüzü daha da esmerleşti.
- Baba mı?
Hep birden cevap verdi hain öğrencilerim
-Evet hocam . Kendisine bundan böyle baba dememizi de o istedi.
Yok arkadaş…Resmen vatan haini bunlar. Hani askere filan gitseler, bir savaş olsa, düşman eline esir düşseler hiç bir işkence görmeden tüm sırları bülbül gibi öter bunlar…Aaaah ahhhh. Lise Coğrafya öğretmenim rahmetli Köfte Nuri, öğretmen olacağımı öğrendiğinde demişti ‘’ Evladım çok dikkatli ol, öğrenci kısmına güvenilmez’’ diye de dinlememiştim onu. Meğer ne kadar haklıymış.
Azmi Bey yine gürledi.
-İnin aşağı ve çıkın sınıftan.
Çocuklar sınıftan çıktı. Bu süre içinde ben kara kara düşünüyorum bu duruma nasıl mantıklı bir açıklama yapacağımı.
Azmi Bey tekrar sordu:
-Hocam nedir bu olayın aslı astarı anlat bakalım.
Kısaca ‘’ Şeyyy… Film ‘’ dedim. Başladı gülmeye. ‘’ Desene sen dün akşam Ölü Ozanlar Derneği filmini seyrettin?
‘’ Hayret bir şeydi ama Azmi Bey de seyretmişti o filmi. ‘’ Evet’’ dedim. Bu sefer daha da gülmeye başladı ve kapıyı açıp hizmetliyi çağırdı.
-Mustafa acele ıslak bir bez al gel.
‘’Yok artık ‘’ dedim içimden. İz kalmasın diye ıslak bezle mi dövecekti beni? Koskoca okulun koskoca öğretmenini? Buna asla müsaade etmeyecek, gerekirse kanımın son damlasına kadar vuruşacaktım.
‘’Oğlum Sami , Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır ‘’ dedim içimden ve tüm organlarıma önce seferberlik, sonra taarruza hazırlık emri verdim. Ölmek var, ricat asla yoktu. Yer demir, gök bakırdı o andan itibaren. Gerekirse gök girip kızıl çıkacaktı. İçimden ‘’ Allah Allah İllallah, Baş üryan, sine püryan, kılıç al kan, bu meydanda nice başlar kesilir, hiç olmaz soran, kahrımız kılcımız düşmana ziyan, kulluğumuz padişahımıza ayan. Üçler, yediler, kırklar, pirimiz üstadımız Hacı Bektaş Veli demine devranına hu diyeli huuuu’’ diyerek yeniçeri gülbankımı da okudum bir güzelce
Mustafa bir dakika geçmeden ıslak bir bezle geldi. Onu gönderdikten sonra Azmi Bey bezi bana uzattı.
-Hocam o filmde bir sahne vardı. Hani öğrenciler sıraların üstüne çıkmıştı ya?
- Eeeee?
-Hatırlamıyor musunuz hocam? Daha sonra onları sıraların üstüne çıkaran öğretmen tüm sıralardaki ayak izlerini ıslak bezle silmişti
-Allah Allah öyle bir sahne var mıydı? Hiç hatırlamıyorum
-Vardı vardı...Unutmuşsunuz sanırım. Buyurun başlayın haydi de film eksik kalmasın.
Ben bir taraftan sıraları silerken bir taraftan Düşünüp duruyordum ‘’ Ya böyle bir sahne var mıydı o filmde?’’ diye.
Kitap sayfalarını yırttırma olayı sebebiyle bazı öğrenci velilerinin adeta okulu basması, o velilere okul idaresinin makul ve mantıklı bir açıklama yapabilmek için nasıl ter döktüğünü filan anlatmama gerek yok sanırım. Hele hele öğrencilerin daha sonra gaza gelip özellikle matematik ders kitabını kuşa çevirmeleri ve Paşa Ahmet’in gazabını ise hiç anlatmayayım daha iyi.
Peki o anıdan kala kala ne kaldı geriye?
Tabii ki şimdi her şey unutuldu. Belki de o günü hatırlayan bile olmaz ama bir şey unutulmadı. O gün bu gün o okuldan mezun ettiğim öğrenciler, en azından o sınıfın öğrencileri hâla bana ‘’BABA’’ derler.
Bir de Avrupa’ın ya da Amerika’nın diktiği gömleğin bize her zaman ya çok dar, ya da çok bol geldiğini örneği ile yaşamış olmak kaldı o anıdan kala kala.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kısmen kurgu kısmen gerçek olan bu anı yazım için gerçek isimlerini zikrettiğim tüm öğretmen arkadaşlarımın ve okul hizmetlimizin engin hoşgörüsüne sığınıyor hepsini çok çok sevdiğimi ve özlediğimi bilmelerini rica ediyorum ( Zaten biliyorlar ama olsun. Onları ve tüm öğrencilerimi çok çok sevdiğimi söylemek hoşuma gidiyor….SİZİ ÇOK SEVİYORUM DEĞERLİ MESLEKTAŞLARIM VE CANIM ÖĞRENCİLERİM…SENİ DE ÇOK SEVİYORUM SEVGİLİ MUSTAFA. )
Bu arada…Sırf şu Patch Adams filminde canlandırdığın karakter için -dinin ne olursa olsun - Allahtan sana rahmet ve merhamet diliyorum sevgili Robin Williams…Dualarım kabul olur mu olmaz mı o Allah’ın bileceği iş ama niçin sana dua ettiğimi ancak ve ancak hem ‘’Patch Adams’’ Filmini seyreden, hem de engelli bir evladı olan anne ve babalar çok iyi anlayacak