Ritmi kayıp yok oluşların…
Tepe taklak hicvi ömrün:
Nüktedan bir hicap
Varlığın yoklukla dansı
Yanlı bir mihrak:
Göğün tam da ortadan üçe ayrıldığı
O kıyamet öncesi temada:
İnsancıl hitaplar geride kaldı çok
geride
İflas etti ruhlar
Pekişen acılarla
Ritmini yitirdi işte düşler ve o
devasa özlem.
Karnıyarık akbabalar
Leşin eriştiği em musibet dürtü ile
Yerle yeksan etmişler canlı ve mutlu
nidaları.
Bir çocuk düşerken;
Gagasında zehir taşıyan kuşların
deştiği…
Devasa hortumlarla yarılırken evren
İkindi sonrası rehavetin verdiği
Sihirli nüksediş
Nasıl ki tav olmuş iblise…
Bünyesinde insanlığın kesirli
ölümler:
Yarım bedenler;
Çeyrek adamlar
Ne çok çocuk gelin
Yolun başında kadın olmaya meyletmiş
ruhları kimince
Bir de tuzağında öfkenin
Sarımtırak kavisler
Buğulu gözlerinde düşlerin
Esefle doğranmış iri parçalar
Vücudunda lanet benzeri bir kefaret.
Hadi, mimleyelim tüm vicdanları:
Kalburüstü düş’üşlerde
Düşler serelim gerçeklerin haznesinde
Dolup taşan haris vukularda
En elzem terbiye ile nakşetsin özlem
ve insan.
İnsanın insana nefreti;
Zalimden çaldığımız bunca kini
Mazlumla eşleştiren hücrelerimizde
Tanıklar konduralım penceresine
gönlün
Ah, keşke kalp gözünde açsa çiçekler
Ve asla solmasa çocuklar:
Ne yalanla
Ne ihtiras benzeri bir tokalaşma
Gafil avlanmadan masumiyet
Yorgun bir teşrifle
Makamı kaybolsa cüsselerin.
İri kıyımlı bütçelerinde efkârın
Ve yol bilmez iz bilmez cahil
gölgelerin
Katkısı olsa olsa zulme
Devşirdiğimiz ne ise
Zalimce tutsak kötüye ve iblise…
Daldığımız hangi kuytu?
Hangi kuyu?
Yusuf’un ihanetle yolunun kesiştiği…
Şimdi mütereddit bir sancı olup
ölüyorum, anne:
Sakın sakın özleme beni
Güne akan yaşlarımı da silme, bırak
kalsın:
İnsanlığa vasiyetimdir
Beni dileyen dilediğince ansın
Hani olur da; ansızın açarım çiçek
çiçek
Cennetin arka ve yorgun bahçesinde.