Gece tütüyor gözlerinden sarı ışığın
Aslında bir sokak lambasından ibaret
Gecenin dengi o sarı öbek.
Hasretlerde saklı niyazları varlığın;
Şatafatlı satırlar doğurmak istemi:
Bitiminde değil ömrün
Bilakis ortasında geçit
Ne aşka dair sair hecede
Ne de öfke veya kin
Şimdi yüreğin katedrali her tümce.
Soluk benizli sokak lambası
Evin de tam önünde
Gece ile gündüz arasında bir köprü
Erken yanar hani çok erken:
Gece gelmeden gözlerine şehrin
Aslında bir hadis kadar huzur veren;
Kanatlarında şaibeli lekeler de yok
hani gölgelerin.
İnsan izleri,
Somut bedenlerin kanayan sesleri
adeta
Gelip geçen ne çok yabancı:
Her biri bizden
Belki de kinaye ve sır yüklü…
Olsun da ve gamsızım hepten.
Hangi satır?
Hangi gizem?
Hangi veryansın?
Şahit göğün laciverti
Oysaki siyah bilirdim göğü
Gece ve kış düşmeden üzerine şehrin.
Ya da bir başka coğrafya:
İçinde insan; içinde anadan üryan
Ne çok figan
Sanki tek hecede birleşmiş herkes…
Belki aşk;
Belki kul;
Belki de öl, dercesine.
Tek hece; tek şık:
İçinde sırnaşık
Ne çok duygu
Batılında ömrün
Dolunay misali içimdeki ışığı
Evrene sunarken tüm asaletimle:
Göğün miğferi belki de
Hüznü sağalttığım gecenin ertesi.
Aşka dair de bir esinti
O’nu her andığımda
Huzurun da ayak sesi
Ve ibadetin ışıltısında
Dualarımda saklı bir bir
Devirdiğim yılların ardından
Sırlarıma, serlerime vakıf Rabbimin
esintisi
Gaipten gelen neşe
Aslında nasıl da pervasızdım
Ağlarken daha geçenlerde.
Şimdi huzurumu mimledim şiir şiir;
Yol ne yakın ne uzak:
Hayat ne kumpas ne de tuzak:
Varlıkta satırların izdüşümü;
Satırlarda hâsıl bin bir hece
Sanırım kış günü
Hayata biat bir yeni mevsim
Yeniden doğduğumu müjdelediğim.