Şekerleme yapan bir şiir tadında
İçtiğim çayın deminde hep mi yanılgı?
Kaynar suyun yaktığı ellerimde
Titrek dokunuşlar
Oysaki külüstür tüm duvarlar
Üstüme üstüme gelen
Zamanın dokusunda hangi renkse
Ben mi saf tuttum bunca zaman?
Ve saf addedildim
Her ikrarda ve her inkârda
Baş tacı bildiğim umut ve iyi niyet
Sanki göğün uçan çatısı
Aslında aklımı başımdan alan
Yalın bir tasviri hayatın
Bazen tepe taklak düşmüşlüğüme inat
Yeniden ördüğüm dokusu mevsimin.
Ne kayıp ne ayıp bir münazara:
Altı üstü yanık sesi kaderin
Demektense kabulümdür
Ne ise sunumu, hükmü debdebeli
masalların
Hangi ara bölmesindeysem
Kalplerin sükûta daveti?
Şimdi şiir kadar kırgın ve narinim:
Ne içimdeki beyitlerin var bir izahı
Ne de imgelem adına
Duvara tosladığım yazgım
Yine de tek muhatabım
Ömürlük hayaller
Bazen kasnağı olmayan zamanda
Hapsolmuşluğum
Nasıl ki muhafazakâr tayininde
yörüngemin
Ve baş aşağı ölümü gözlemlediğim
Sanki aşkın da doğası
Tüm yenilgilerim.
Mağdur kaldığım da mı yalan?
Aksi olsa ne değişecek ki bunca saatten
sonra
Belki öykündüğüm en son mevsim
Hani kıştan sonra
Ama ilkbahara yakalanmadan…
Hüznün neşriyatı yine
Yüreğimde kopan sessiz fırtına.
Azıcık daha alsam
O şekersiz çayınızdan
Hani, şekerleme tadında şiirlerim:
İçimin mavisi, beyazı
Yüreğin tüm yankısı
Gidip de görmediğim şehirler
Belki boyutsuzluğumun şerh düştüğü
Sefil iklimler.
Basireti bağlanmış bir kez kalemin
Kefil olduğum kadar
Serkeş bir gölgeyim
İçimde devasa muhabbet ehli
Arşı alaya çıkan
İç sesin tefe tutulduğu
Şu kayıp iklimde,
Bilip bilmeden sevdiğim nasıl ki
İkrarı varlığın
Belki de gölge tadında
Her yetim cümlem
İçimi toplasam bile
Dışarı taşan…