Sevgiydi… aşka namzet göğün örtüsünde
Didiklenen yüreğin meali zerre zerre
Şiirdi adı kadının ve endamın
Bir de baş koyduğu muhtelif hüzünde
Devasa yorgunluğun t/aştığı cihan
Bir körebe’de saklı doğası sobe’nin
Belki de aşkın nezdinde yorgun şair
ve nakkaşın seyri.
Nemalandı göğün kodaman kuşları
Aşkla yıkandı mevsim ve şen
kahkahaları meclisin
Tufanda ilk kurtarılandı şahikanın
son umudu
Mutlanan zaafların bağlanmışken
basireti
İri çeperinde ömrün katıksız bir
öğretiyi belledi
Aşk babında ömrün ve çatık kaşlarında
ölümlü hüznün.
Maviden yanaydı derdi kadının ve
evrenin
Varsın yaftalansın kerelerce
kanadığın kadar kandırmadığın
Bir teselli bürürken yüzünü ölümün
Kahır yüklendi satırlar
Şiir adına demlendiği yorgun mealinde
Kayda değer bir şarkı mıydı da
Nakaratında saklıydı katıksız özlem?
Turnalar ve saklı bulutlar…
Al işte, şafağında günün bir derdest
hece
Sözüm ona aşk’ın vebali büyüktü
Aksayan ayaklarında geçmişin
Elzem bir firar yürekten yüreğe
kurduğun köprüde
Nakşeden bir derya adeta
Fıtratın gizinde.
Bir yangın daha kundaklandı
Bir devasa lanet çöktü üzerine şehrin
ve mevsimin
Kaynayan kazanda fink atan acı
Kaskatı vücudun ısrarlı sevdası
nazmetti güne ve övüncün
Saklı mecrasında aslında pejmürde bir
Tanrı
Sevdanın nazına binaen
Gönüllü bir ritim solmayan aşkın
indinde
Deryalara sığmadı öyküsü şiirin ve
kadının
Kim bilir hangi ayak izinde saklı
bunca öğreti?
Kimlik derdi olmadan şakıyan bülbülün
de özlemi
Şiir dilinde bir tını ve duyu kaybı
Seslerin mızrak;
Aşkın ıstırap yüklendiği menfi bir
rota
Ve kalbura dönen yüreğin közünde baş
koymuşsun
Bir kez bu bitimsiz sevdaya.
Özünde öykündüğün bir derviş
Sağaltan acılarını gün ve gece
Bir de soytarı sesinde gün yüzü
görmeyen hangi hece ise
Yeltendi ansızın mutluluğa şiir gözlü
kadın
Bir nebze de olsa mutluluk dileyen
gözlerinin gizeminde.