ERDEM
.
Ahlakın övdüğü iyi olma,
alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk vb. niteliklerin genel adı, fazilet. 2. fel. İnsanın ruhsal olgunluğu. TDL.
Filozoflar, erdemi tanımlarken
bilgelik, yiğitlik, doğruluk, ölçülülükten söz ederler. Yani bilgelik (bilgili
olmak), erdemdir. Bilgili olanın yiğit hem de cesur olacağı varsayılır.
Buradan, “Yiğitlik erdemdir” denmektedir. Cesur olduğu için doğruları söyler,
doğru olanı yapar. Ondan sebep, doğruluk
da erdemdir. Eylemleri, duyguları ölçülüdür. Öyle ise ölçülü olmak da erdemdir.
Adam dediğin
Bastığı yerde izi
Vardığı yerde söyleyecek sözü olmalı
Vurması gerekiyorsa vurmalı.
Ama ilk önce
Sevgisini silah gibi kuşanıp
Öfkesine karşı durmalı
Duracağı yeri bilmeli
Cesaret, kaybetme korkusunu yenmektir.
Kaybetme cesareti olmayanın, kazanma şansı hiç yoktur.
”Yiğitlik, kahramanlık, pehlivanlık
hasmını yenen değil, öfkesini yenendir” der, İmam Buhari (İran-Buhara, hadis
yorumcusu).
Öfke
bir zaaftır. Öfkemizi yenebiliyorsak diğer zaaflarımızı da yenebiliriz.
Farabi (İran asıllı İslam
filozofu), Aristo’nun (Antik Yunan
filozofu) yolundan giderek, “insanda var olduğu şekliyle, aklın, bazı bilgileri
doğuştan getirdiğini ancak potansiyel hâldeki bu aklın, mantıksal çıkarım
yoluyla ve duyulara dayalı olarak bilgiyi açığa çıkardığını” söyler.
Farabi’yi nasıl okumalıyız? İnsan, biyolojik olarak doğar, beslenir,
büyür, ürer ve ölür. Yani, var oluşunda hayvanların özelliğini taşır. İnsanın
ilk aklı (biyolojik akıl) da hayvanidir. İçgüdüler ve dürtülerle sınırlıdır.
Bana göre de beşeri aklın (gelişmiş
akıl),
biyolojik (ilkel) akla egemen olması, erdemdir.
Antik çağ filozofları
(sofistler) da, erdemin doğuştan insanda var olmadığını, bilginin derinliğine
bağlı olarak sonradan kazanıldığını ifade ederler. Yani erdeme ilişkin
kavramlar (bilgelik, yiğitlik doğruluk ölçülülük) öğretilebilir ve zamanla öğrenilebilir,
derler.
Gerçekten her birey; aileden,
okuldan, toplum içinde her hangi birinden, ya da okuduğu kitaplardan,
(doğruluk, dürüstlük, güvenilir olmak, kararlı olmak, vefalı olmak vs.) çoğunu
içselleştirmesek de anlamlarını ve önemini öğrenmedik mi? Bence iyiye güzele
ait bu kavramları, dolayısıyla “erdem” sözcüğünün ne anlama geldiğini zamanla öğrendik.
Erdem sözcüğü ve içerdiği kavramlar,
günümüz toplumlarından giderek uzaklaşmış, bazıları için “don” (bedenimizi
saran giysilerimizin tümü) sözcüğünün düştüğü duruma düşmüş gibi görülse de
aslında, her toplum ve toplumun her bireyi için, “erdem” sözcüğü ve içerdiği
kavramlar, özlenen, aranan, saygı duyulan kavramlar olarak, özel ve özgün
yerini korumaktadır. Çünkü erdem gibi yüce, insani değerler, tıpkı atasözleri
ve deyimler gibi, bin yıllarda toplumların bilinçlerinden ve deneyimlerinden
damıtılarak oluşmaktadır. Bu değerler, sayıları çok az da olsa yine, bazı
insanların omuzlarında, gelecek kuşaklara taşınmaktadır. Bu taşıyıcı
insanlardan Mevlâna, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Hacı Bektaşi Veli, Aşık
Veysel gibi binlercesi yakın geçmişte var olmuş, bundan sonra da var olmaya
devam edeceklerdir.
Geleceğe umutla bakmamızı sağlayan
erdemli insanlar, kendini belli etmese de aramızda dolaşmakta ve her biri, ait
olduğu toplumda, saygın yerini korumaktadırlar.
“İnsanın gerçek asaleti erdemden
gelir; doğuştan değil.” Epiktetos (Yunan filozof)
“Erdemli olanların söyleyecek sözleri
vardır ama söyleyecek sözleri olanların tümünde erdem yoktur.” Konfüçyüs
(Çin filozof)