Padişah Vahdettin’in Damadı Atatürk’ün Hayatını Mı Kurtardı?
ÖYKÜMSÜ BİR YAZI OLDUĞU İÇİN ÖYKÜ BAŞLIĞI ALTINDA YAYINLASAM DA İÇİNDE DOĞRULAR OLDUKÇA FAZLA...
*****************************************
1924 Yılında Halifeliğin kaldırılmasıyla birlikte
Osmanlı hanedanından olanların tamamı yurt dışına sürülmüşler, daha sonra
bunlardan Türkiye’ye dönmek isteyenlere Atatürk döneminde kesinlikle izin
verilmemişti. Biri hariç.
Evet, biri hariç. Üstelik kendisine izin verilen kişi son Osmanlı Padişahı
Vahdettin’in torunu idi ve onun Türkiye’ye gelmesi için ricada bulunup bu
ricası Atatürk tarafından kabul edilen kişi de Sultan Vahdettin’in damadıydı.
Peki kimlerdi bunlar?
Bunlardan Sultan Vahdettin’in torunu olan Hümeyra Sultan’dı. Damadı ise İsmail
Hakkı ( Okday ) Beydi.
Efendim son dönem saray damatları bizde hiç de hayırla yad edilmezler ki
bunlardan Damat Ferit Paşa tescilli bir vatan hainidir. Bir diğer saray Damadı
Enver Paşa, I. Dünya savaşını sona erdiren Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra
yurt dışına firar etmiş ve daha sonra Ruslar ve Ermenilerle giriştiği bir
savaşta şehit olmuştur. Bir diğer damat olan Ömer Faruk Efendi aynı zamanda şehzededir
ve Milli Mücadeleye katılmak istese de Atatürk tarafından gözü padişahlıkta
olduğu gerekçesi ile reddilmiş, kendisine ‘’İstanbul’da kalınız. Orada bizim
için daha faydalı hizmetler yapabilirsiniz.’’ Denmiştir. Ama adını sanını
neredeyse hiç birimizin bilmediği Damat İsmail Hakkı Bey, Mustafa Kemal
tarafından kabul görmüştür. Neden mi?Anlatayım.
İsmail Hakkı Bey, Son Osmanlı Sadrazamı Tevfik Paşanın oğludur. Sadrazam Tevfik Paşa’yı yazmıştım hatırlarsanız. Hani Londra
Konferansında kürsüye çıktığında ‘’ Sözü Türk Milletinin gerçek temsilcisi olan
Türkiye Büyük Millet Meclisine Bırakıyorum’’ Diyen büyük devlet adamı vatansever
bir Osmanlı Paşası...İşte onun oğludur İsmail Hakkı Bey. O da babası kadar,
hatta ondan da fazla vatanseverdir.
Osmanlı ordusunda çok ve değişik görevlerde bulunmuş bir subaydır İsmail Hakkı
Bey. II. Abdülhamit döneminde albay rütbesindeyken II. Abdülhamit’in tahttan
indirilmesiyle İttihatçılar tarafından rütbeleri sökülerek teğmenliğe
indirilmiş olsa da ne milletine, ne devletine, ne orduya küsmemiş ve görevine
devam etmiştir.
İsmail Hakkı Bey, en başından beri Milli Mücadele taraftarıdır. Ancak aynı
zamanda sarayın damadı olması sebebiyle bu taraftarlığını çok güvendiği kişiler
dışında bilen yoktur başlarda. Hatta annesi ve babası bile..
Peki İsmail Hakkı Bey ile Mustafa Kemal’in yolları ne zaman kesişir?
İsmail Hakkı Bey, saray damadı olması sebebiyle sık sık işgalci subayların da
katıldığı eğlencelere davet ediliyordu. Mustafa Kemal’in Samsun’a gönderileceği
haberlerinin her yerde konuşulduğu günlerde İstanbul tüccarlarından Babanzade
Fuat Bey’in seçkin misafirlerine verdiği bir davete de katılmıştı. Bu davete
katılanlardan biri de İngiliz İstihbarat Subayı ve Mustafa Kemal ve
arkadaşlarına Samsun’a gidebilmeleri için vizeyi veren Yüzbaşı John Bennet idi. John Bennet biraz da içtiği
içkinin tesiriyle olsa gerek ‘’ Mustafa Kemal benden vizeyi aldı ama hiç bir
şekilde Samsun’a varamayacak’’ Diye ağzından kaçırdı.
İsmail Hakkı Bey, bu konuşmadan İngilizlerin Mustafa Kemal’i öldürmeyi
planladıklarını anladı ama ona nasıl ulaşıp da bu bilgiyi verebilirdi?
Bunun için Mustafa Kemal ve Milli Mücadeleye yakın olduğunu bildiği yardımcısı
Neşet Beyi( Çopur ) harekete geçirdi. Neşet Bey her yerde Mustafa Kemal’e ya da
onun yakınlarında olan insanlardan birine ulaşmaya çalıştı ve nihayet Mustafa
Kemal, Bandırma vapuru ile hareket etmeden kısa bir süre önce Rauf Orbay’a
ulaştı.
Rauf Orbay, durumu Mustafa Kemal’e iletince Mustafa Kemal az düşünüp şöyle dedi: ‘’…Beni
İstanbul’dan hareket etmeden tutuklayabilir, ya da öldürebilirler. Fakat niçin
Karadeniz’de yok etmeyi düşünsünler ki? Evet, bunlar benimle beraber Türkiye’yi
kurtaracak olan heyeti de yok etmek hedefindedirler. ‘’
Daha sonra Bandırma vapurunun kaptanına kıyıya on-on beş metre mesafeli bir
şekilde devamlı kıyıdan gitmesi emrini verdi. Böylece İngiliz gemisi Malaya(
Aynı zamanda Sultan Vahdettin’i İstanbul’dan Malta’ya taşıyan savaş gemisidir.
) Mustafa Kemal ve beraberindekileri Karadeniz açıklarında topluca imha etmek
için arayıp dururken o ve maiyeti sağ salim Samsun’a ulaşmış oldu.
Mustafa Kemal daha sonra hatıralarında kendilerine bu haberi verenin padişah
damadı olduğunu söylemiştir.
1922 Yılının başlarına kadar İstanbul’da kalan İsmail Hakkı Bey, bu tarihte
Anadolu Milli Hareketine doğrudan doğruya katılmak ister. Bunun için de
İstanbul’daki Kuvay-i Milliye teşkilatından Ekrem ( Baydar ) Bey ile
görüşür. Ekrem Beyin ‘’ Kurmay subaylara
çok acil ihtiyacımız var. Acele sen de katıl bize ‘’ Demesi üzerine annesine,
babasına ve karısına haber vermeden Ankara’ya, Mustafa Kemal’in yanına geçer.
Şehzade Ömer Faruk Efendiyi kabul etmeyen Mustafa Kemal, yanında 110 Cm boyunda
bir minik dev ile gelen İsmail Hakkı Efendiye kollarını açmıştır.
‘’110 Cm Boyunda bir minik dev mi?’’ Dediğinizi duyar gibiyim. Evet öyle..
Kim mi bu boyu küçük kalbi dev adam?
Efendim bu adamın adı Ali Şamil’dir.
Önceleri Enver Paşa ve eşi Naciye Hanımın soytarısı iken onların yurt dışına
kaçması üzerine İsmail Hakkı Bey ve Ulviye Sultan’a kapılanmıştır.
İsmail Hakkı Bey, rüyasında olsun ağzından bir şey kaçırmamak için eşi Ulviye
Sultanla yatakları ayırdığı, yani Anadolu’ya geçme işini çok sıkı bir şekilde
gizlediği halde Ali Şamil, meseleyi öğrenmiş
ve ‘’ Eğer beni de Ankara’ya götürmezsen herkese senin Ankara’ya
gideceğini söylerim’’ Demiştir. Öyle olunca da İsmail Hakkı Bey, çaresiz Ali
Şamil’i de yanına almıştır.
İsmail Hakkı Bey ve Ali Şamil, Büyük taarruz öncesinde Mustafa Kemal’in
yanındadır artık ancak İsmail Hakkı Bey, Mustafa Kemal’in vermek istediği masa
başı görevini kabul etmez, bunun üzerine 16. Tümen komutanı Albay Aşir Bey’in
emrine tümenin kurmay başkanı olarak verilir ve Milli Mücadelenin sonuna kadar Bolvadin,
Akhisar, Balıkesir, Gönen ve Çanakkale çevresinde görev yapar.
Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Savaşında. Trikopis’in birlikleri İzmir’e
doğru kaçarken Elmadağ eteklerinde İsmail Hakkı Bey’in de içinde bulunduğu 16.
Tümenin istihkâm bölüğü ile karşılaşarak teslim olurlar. Bu haber üzerine tümen
komutanı Aşir Bey İsmail Hakkı Bey’den, onun Rumca bilmesinden ötürü general ve
yanındakileri teslim alması için küçük bir birlikle teslim almasını ister.
Fakat, esir düşenler karargâh merkezine doğru götürülürken yolda
karşılaştıkları ve derecesi yüksek bir subayın emrinde olan daha büyük bir
birlik tarafından elindeki tüm esirler teslim alınmıştır.
Padişah Vahdettin’in kızı Ulviye Sultan, kocası İsmail Hakkı Bey’in onu minicik bir çocukla ( Beş yaşındaki
Hümeyra Sultan ) terk etmesini asla affetmedi ve kocasını boşadı. ( Aslında
İslam hukukunda nikah akdinde kadın da üç boşanma hakkından birini talep
edebiliyordu. Ayrıca Ulviye Sultan’ın babası padişah Vahdettin aynı zamanda
halife olduğu için kızını damadından boşayabiliyordu.)Sanremo’da dedesi
Vahdettin’in yanına, onun ölümünden sonra
Güney Fransa’ya, oradan da Mısır’a geçti. Daha sonra ABD ye giden ve
orada Halil Özbaş ile evlenen Ulviye Sultan, saltanat mensubu kadınların yurda
kabul edilmesi ile ilgili yasak 1952 de kaldırılınca eşi ile Türkiye’ye geldi
ve Aydın’ın Söke ilçesine yerleştiler.
Savaştan sonra askerliği bırakıp diplomatlığa geçen İsmail Hakkı Bey 1925
yılında General Ali Kırat’ın kızı Ferhande Hanım ile evlendi. Ferhande Hanımın
yeğeni Fatma Nazlı’nın da aynı yıl bir oğlu olmuştu. İşte bu bebek gerek son
sadrazam Tevfik Paşa, gerekse İsmail Hakkı bey tarafından oldukça sevildi,
hayatının bir dönemi onların dizlerinde ve sevgisiyle geçti. Bu bebek kim
miydi? Bülent Ecevit idi.
Evet konuyu dağıttık biraz, toparlayalım.
Artık yeni Türkiye Cumhuriyetinin Moskova, Anvers, Filibe, Bari, Basra, ve Viyana
Başkonsolosu olan İsmail Hakkı Bey, sürgündeki kızını Türkiye’ye getirtmek için
Atatürk’e müracaat etti. Atatürk ‘’ Kendi pasaportuna adını ekleyip
getirebilirsin ama bundan kimseye bahsetme’’ Dedi. Böylece Hümeyra Sultan
Türkiye’ye geldi ama uzun süre kalmadı, Paris’e döndü tekrar.
Bu arada Ali Şamil’i unuttuk.
İstiklal Savaşından sonra aynen İsmail Hakkı Bey gibi İstiklal madalyasıyla
taltif edilen Ali Şamil, İzmir’i düman işgalinden kurtaran orduyla İzmir’e
geldi. Bu şehri çok beğendiği için burada yaşamaya başladı ve uzun süre Basmane
Garında memur olarak çalıştı. İnsanları hep güldürdüğü için soyadı kanununda ‘’
Güler’’ Soyadını alan Ali Şamil, 1974 yılında vefat etti ve İzmir’de toprağa
verildi.
Atina başkonsolosluğundan emekli olan İsmail Hakkı Bey ise uzun süre sahibi
olduğu Ayaspaşa’daki Park otel’de yaşadı ve 1977 yılında o da vefat etti.
FOTOĞRAFLAR:
1- Padişah Vahdettin’nin damadı, Sadrazam Tevfik Paşa’nın oğlu İsmail
Hakkı (Okday) Bey
2- İsmail Hakkı Bey ve eşi Ulviye Sultan
3- Ali Şamil
4- Hümeyra Sultan
5- Hümeyra Sultan’ın 1953 İzmir doğumlu kızı Hanzade Özbaş Osmanoğlu.
(
Padişah Vahdettin’in Damadı Atatürk’ün Hayatını Mı Kurtardı? başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
31.10.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.