Bir düşün yalancısıyım ardında iz
bırakan bir tebessümden çaldığım kirliler belki de pervazında sayfanın tabana
kuvvet koşan şehrin de yabancısıyım. İs yüklü şehrin tabelasında asılı
gerçeklerim hem de hiç olmadığı kadar muhalif bir rakıma denk düşerken şehrin
havsalası nasıl da zorlanıyor.
Perdeli ayaklarında martının, kaç
öğün doyuruyorsam yorgun mısraları üstelik kibirli çığlığında yalnızlığın,
balyoz yiyen tarhına odaklıyım kimsesizliğin hele ki balyalarca hüzün deşifre
ederken günün menüsünü bir satıra saplanıyorum; çık çıkabilirsen düze üstelik
düşkün kimliğinde şiirlerin bir alt yazı konduruyorum geceye elbet katık
yaptığım kadar atıl bir yürek olmanın neticesinde sahipleniyorum günü.
Her yarım bütünden fazlaysa çeyreklere de yok
sözüm elbette belki de ortak paydada buluşmak adına kesirli sayılarla irtibat
kuruyorum ve anlıyorum ki; asla yuvarlayamıyorum yaşımı zıpkın yemişliğin hükmü
nasıl ki geçiyor zamana ve mekâna düztaban bir öykünün de anlatıcısı olmaktan
fazlası gelmiyor elimden.
Sözcüklerin basireti bağlanmıyor
Allah’tan ve kızaran yüzünde kalemin ben bolca su serpiyorum noktayı koymazdan
önce şaşkın bir imde tefekküre dalmanın niyazı ile dik yokuşu adımlıyorum
ruhsatı olmayan şiirlerden de alacaklı iken diş bileyenlere düş sunuyorum; düş görenlere
ise en içten gülücüğü hediye ediyorum belki de geri dönümü olmayan selamlardan
mustarip olmamdır bunca satırla insanlara yüreğimi ikram etmek ve gün yüzlü bir
iklim özlemiyle düşüyorum yollara.
Hülasası ömrün belki de öbür tarafa
uğurladıklarımın bana bir veda etmeden çekip gitmeleridir sevdiklerimi uzaktan
ve sessizce sevmek ve de mehtabın ç/ağrısı hani olur da sivri dilli bir şiir
yolumu kesip de şair kalemini boynuma dayamışken.
Zaman aşımına uğramadığımın da
tescilidir hala evrene gülücükler fırlatmam ve kurşun sekip de kör noktama
isabet etti mi anlıyorum ki; ben, varlığımla bu dünyaya fazlalığım.
Her hikâyeden nasiplendiğim kadar ses
duvarlarını aşan bir çığlıkla ışık mı ses mi hızlıdır demenin de maktulüyüm
hepitopu gördüğüm üç beş aydınlık gün ve gece belki de çerez niyetine kendime
sevmeye meyyal bir arayışla hala tası tarağı toplamadığımın da bir sunumu tüm
dağınıklığımla evhamlı bulutlara laf çarptığım.
Ölü bir günün yasını tutmaya vakit
bulamazken toplamı aslında gömdüklerimin belki de unutulmuşluğun sahiplendiği o
hiçlik duygusu tam da mezarıma uzanıp rahat bir uykuya dalacakken çalan
kapılardır hala terk edemediğim dünyanın benden bir beklentisi olup olmadığını
kestiremezken sözcüklerdir işte diyetini ödediğim tam silahın namlusunu kafama
dayayıp da oyuncak su tabancasından fışkıran serinlik ile sıcak maziyi yâd
ettiğim.
Hal hatır sorma faslını es geçip
hayata verdiğim o uzun mola ve işte sessizliğimi bozuyorum cebimdeki
sözcüklerle ve yaralı kabir bekçimin de verdiği ilk ve son fetva:
‘’Nerede kaldın?’’
Gazap denizinde sürüklenen bir büst
gibi yüreğin inkılabı mademki metruk bir düş, en sevdiğim işte uykudan uyanıp
dokunmak hayatın yeni sayfasına bazen eklentilerle süslediğim bazen alıntı
mahiyetinde içimi bilediğim.
Korsan sözcükler bazen isyan çıkarsa
da bastırdığım bir isyan bu ta ki kulağından çektiğim ilk sözcükle sayfayı
doldurma aşkım ve çabam belki de içimdeki doluluk tavan yaparken belki de
ömürlük yenilgilerimin bir karşılığını bulmak adına elbette yetemediğimin de
farkında düşlerle yatıp kalkarken nihayetinde yolum umutla kesişip bir
dirayetsizliğimi güncellediğim bir de metanetimi koruyup asil bir koruk olmanın
vereceği o gurur en çok da kendime dolandığım en çok da yalnızlığımı avuttuğum…
Şimdi körebe oynamayı sonlandırıp
yolum saklambaca düşmüşken biliyorum ki oyunun galibi de mağlubu da benim hele
ki iki kişilik oyunda bile kendimi kendime rakip gördüğüm en çok da severken
belki de kendimi sevmekten aciz aradığım ben’e rast gelemediğim ve defalarca
yuvarlandığım o uçurum ne zamanki düşerken bir dala takılıp da Yaratan bana
yeni bir şans tanımışken ve ben hala kendime düşecek yeni bir uçurum ararken…
En çok da acıyla ve hüzünle beslenen
ruhum üstelik bile bile kendimi aşmam gerektiğini ben hala mazimden aşırırken
en mutlu zamanlarımı güne zımbalayıp, yeni bir ben yaratmanın da asla mümkün
olmayacağını bilsem bile bıkmadan usanmadan denediğim…