Çözümsüzlüğün kıskacında bir başkaldırı
Maviden ibaret teninde yakamozun,
Sönük yıldızlar
Hayli kasvetli bir ebemkuşağından
ayrık
Sevdalanmış mizacında
Göğün konçertosu illa ki ön yargı
Ve mizacın hoş görüsünden ibaret
Serzeniş yüklü coğrafya illa ki
İstiflenmiş mektuplar.
Alacağına binaen
Bir mektup açacağı içimdeki dehlize
Sunduğum aykırı yüreğim
Varlıktan kasıt
Olmasa keşke tasa.
Haşa, Rabbim:
Meylettiğim huzur
Sabrı katık ettiğim elemin huzurunda
Nöbete kaldığım her şüheda düşte
Gömülü hazinem
Niyazımda acı
Savurduğum bolca nida
Duyup duyacağım ne mi kaldı?
Azıcık umut bolca da cefa.
Kürediğim her günde
Şehvetli sesinde iblisin gerisi geri
kaçtığım
Aymazlığın yükünde cehalet
Susan ömrüm de külfet bildiği asalet
Çatal sesi dilberin
Hüzne sirayet eden gecenin kınında
Ayrık otu nazların
Sevdaya çalım attığı her sütunda
Gözden düşen ne yaş ne insan;
İndinde ömrün bol kepçe hüsran.
Lafügüzaf
Meyleden terennüm;
Azığa alıp ömrü
Sükûn bellediğim her hecede
Huzursuz güncede saklı izdiham gelip
de dile
En metruk gölgede bile savrulan acı
Balçığında kinin
Azat edilesi yüreğin kapıp
koyuverdiği nizam
Selamı sabahı kesen yasın
Tekâmülü kopup geldiğim dünün
istihbaratı.
Makûs sözcüklerden araklayıp da
Mealini söktüğüm varlığın dünü,
bugünü
Ve yarını esefle tembihlerken
Üzünç dolu bir veryansın
Şahtım dün
Yazdığım şiir sonrası şahbaz bir
kalem.