‘’Azıcık hatırla beni. Mutlu yaşamaya
korkunç ihtiyacımız var.’’(Alıntı)
Mevsimdi, çöreklenen nidaları bir
sepete toplayıp da yerleştiren ve duyguların ç/ağrısı iklimi giyinmiş yüreğin
de bekası.
Aşka ne hacet?
Söylemdi aşkın ırkını ve dilini
sorgulayan ve yalandı dolunayın hüznüne kefil bir varyemez tabiriyle aşkın ve
özlemin asla sırtının yere gelmediği.
Büyüyen bir devinim ve devrim elbet
saklı tutulası sırların kirinden doğan yangın ve devasa bir düş pazarı;
cennetin muadili sevgi ve inançla şevkle yaklaşan müzmin huzur ve sevdanın
yanık teni.
Bir mevta idi kimi zaman sırdaş iklim
ve cesaret ve yolculuğun da maktulü iken verilecek son nefes. Hazanın
ayaklarında yas kazılıydı ve zabıt tutan melekler soluksuz kalan güneşe verip
veriştiriyordu.
Soytarı gölgeler sessizliği giyindi
ve azametle tırmandılar kibrin dağına ve kibrit çakıp da… lakin izin vermedi
Yaratan ne de olsa özünde masum ve aşıktı insan ve izin vermedi dünyanın
dönüşünü sonlandırmaya.
İkbali inançtı günün.
İndinde sırlar saklıydı ve Allah’ın
bildiğini kuldan saklamak da neyin nesiydi?
Bir yetim yürek ki aşkın ve özlemin
kıpraştığı.
Bir süt kokan bebek ki; şehit düşen
babasının adını taşıyan.
Ve bir kadın ki; ana ve eş ve soytarı
kumpaslar küpe oldu düşmanın kulağına ve su uyudu düşman da uyur gözüktü lakin
eli ve kulağı tetikteydi ülkenin neferlerinin.
Sözcükler yanıyordu için için ve
şehir yaralıydı kardeş şehirler gibi.
İlahi Gücün sonsuzluğu ve bitimsiz
niyazı Müminin.
Aşkın kefareti idi belki de
ölümsüzlük ve ölümle yüzleşmek çocuk oyuncağı idi.
Botların altı aşınsa da tükenmezdi
gücü yüreklerin ve Türkiye’nin neferlerinin: elbet soru işaretleri dağılacaktı
ve iklim burnunu çekmeden soluklar tutuldu aşıldı da dağ tepe.
Laneti çemkiren iblis ve kıyamet
alameti iken bunca felaket ve ünlemden ibaret korkular elbet şahitti Türk
askerinin gücüne.
Mevsimdi yarınlara çaput bağlayan.
Yalandı asla tanınmayan tek hak.
Zulümdü pekişen ve cesaretin önünde
tuzla buz oldu zalim yürekler ve bandıkça vatan aşkını inanca çürük raporu alan
isyankâr bedeller tek seferde sonsuzluğa uğurlandı ve kanat açan melekler ve
nidaların sürüklediği milyonlar ve…
Çatısı akan evren ve insan olmanın
gururu ile yaşayan vatanına âşık insanlar.
Bir selamdı titreşen yürekleri tek
seferde azat edip de gücün doruğuna tırmanan asil benlikler.
Çiçekler katmerliydi mevsim
kederliydi belki de ama umut hep vardı ve var da olacaktı.
Türk’ün gücünün ve korkusuzluğunun
önünde düğmeler iliklendi ve cihan hazır ola geçti.
Efkârın yitimi.
Vatan sevdasının da ölümsüz titri.
Biz askerdik doğuştan ve biz iyi
bilirdik neyin neye denk düştüğünü ve vatanına yanık türküler bel bükmedi ve
sıralandı da bir bir.
Kötülük ve kinaye.
Şiddet ve zulüm elbet vatan
topraklarına göz koyanlar.
İnci gerdanlığı ile dünyanın en güzel
kızıydı İstanbul ve Türklerin sesi ile çalkalanan: yıkılmak üzereydi rüyalar
nasıl ki vatan toprağı kutsalımızdı ve nasıl ki muhteşem bir dinin de mensubu
milyonlar.
Hatırı kalmış mıydı acıların?
Soluklar tutulmuş muydu?
Gaza basan iklimle bahar geldi
memlekete ve freni olmayan kötüler ve günahkâr zalimler toz duman edildi ve
edilecekti de ki aksini düşünmek asla gelmezdi akla.
Bir betimleme ışığın muadili ve
sözcükler çağlayan yürekleri dağlayan acılardan da korkusu olmayan.
Sızan irin gibi ve habis ruhlar gibi
kirli.
Masum kahramanlar; canını yok sayan
vatan âşıkları ve onları yiğit doğuran analar ve elleri kınalı eşler…
Yetim kalmış bir çocuğun da çocuğu
yetim kalabilirdi ve gözünü kırpmadan altına imzasını atan kınalı kuzular.
Kadın olmaksa ve çocuk olmaksa kan
çanağı mevsimin de feri kaçmadan ve asker olmanın gönülde yatan bir aslan
olduğu ve her askerin da aslında birer aslan da farkının olmadığı.
Asalet doğuştandı tıpkı sevginin ve
inancın sınır tanımadığı gibi.
Bir Türk dünyaya bedeldi madem
milyonlarsa koca evreni sağanak misali rahmetle buluşturan ve gözü pek olmanın
da aslında tek yasası idi vatan sevdalısı bir tutumla tüm dünyayı da peşinde
sürükleyecek adalet çağrısı ve sahip çıktığımız mazlum ve mağdurlar elbette
önce Rabbin sonra bizlerin koruması altındaydı.
Sabırla közleyip de.
Şükür yüklenip de düşen yollara.
Şanlı bayrağımızın ve aziz
vatanımızın da bekası idi madem: elbet nöbet sırasını bekliyorduk birer birer
ve yüreklerimizde açan katmer katmer güller aslında vatan aşkının şafağında
müzmin bir coşkuydu ve sahiplenme güdüsü ile bizleri de sahiplenen yüce Mevla.