Giyin sözcüklerini giyin, hafız:
Sökün eden duygularını mıhla
Aşkın cetveliyle ölç yalanlarını
cihanın
Demlendiğine biat dertlerinle uzlaş
ve
Mevsimsel bir boşluk bil içindeki
uçurumu:
Yetmedi mi?
Mimlenen yüreğine kılıf biçsin
yalancı yabancı atlılar
Hani mahşerin uçuşan saçlarında
açılan
Yaralarına tuz basarken cihan,
Gölgenle avun yeri geldiğinde
Ve matemin sökük dikişlerinden biç
mintanını
Ki göreceksin olup biteni
Dertlendiğin ne ki?
Hem kinine ve kirine yatkın iken
iblis
Meleklerin göç mevsimine yaklaştığını
göreceksin.
Uzak coğrafyalardan gelen esintiler
Dipçiği ömrün, kaya tuzu gibi
Dökülen düşler
Kayrasında mevsimin
Uçuşan zerrelerinle tabi olduğun
Hiçlik mertebesinde nasıl ki
yatkınsın
İçindeki seraplarda büyüyen
Sevgi çiçeğine…
Delişmen rüzgârın da tadına var
Kaybolan sen değilsin de üstelik
Varsa yoksa
Uzlaşısı mazinin
Yarınlarda saklı her mevcudiyeti
Giyindiğin kadar kefen niyetine
Bileceksin de ölümün nefsine ettiği
iyiliği
Öldürdüğün kadar kötülükleri
Sahip çıkan sana yüce Rabbin
nezaretinde
Kaybolan hayallerine
Kavuşacaksın da günün birinde.
Geç ya da erken
Varsın yalan bilsinler yeminlerini
Varsın sırıtsınlar içlerindeki
yalancı özlemle.
Sen ki;
Öldürdüğün nefsine sökün eden
Bir hiç gibi
Salındığın katlarında gök kubbenin
Israrla sevdiğin ve inandığın kadar
dirisin, hafız.
Bil mukabil, demekse özüne
Savurduğun her nida saklı aslında
Çeperinde yüreğinin
Üstelik görünmezin meali tüm
bedellerin
Ödendiğine şahit Rabbin.
İzafi bir hüzün de değil şerh
düştüğün
Yandığın kadar aşkın büyüsüyle
Boy veren huzura ve mutluluğa da
selam olsun
Dercesine,
Okşadığın her yetimin başına yağan
Nur gibi
Firar eden güzellikleri sakladığın
Nisan tasında yüreğinin
Elbet kolladığı kadar seni meleklerin
İmtihanıdır da bu cihanın.
Hele ki yaratılmışlığın alfabesinde
Gömdüğün değil gördüğüne binaen
Büyüyeceksin de katında rahmetin
Gördüğün ne kâbus ne de düş
Hele ki gözleri kapalı kimse
Varlığını reddeden
İmtihanına sahip çıktığın kadar
erkencisin
Cennet bahçesinde.
Ne ala ki; kokan her çiçekte saklı
nazın niyazın
Serildiğin secden
Yanmak ne ki…
Üstelik yaşayıp da ne gördün ki?
Varsın telaffuz etsinler adını yerin
dibinde
Unutma ki;
Vardır sana inanan ve bir kollayanın
Yoksa nasıl cereyan ederdi bunca
hikmet?
Aşkın ve dilinde saklı güzelliğinle
Yakın durduğuna da mani olamayacak
hani
Hiç kimse
O uzaklık ki;
Katlarında rahmetin
Açan güller gibi kokan ve koruyan
Rabbinin izniyle…