Her düşün bir öyküsü vardı elbet her
öykünün de bir düşü.
Mevsimler çalım attı aşka:
Ah, ne çok revnak acı
Sözcükler kumpas
Aşka tutsak her hücre ve hece
Gönlün beyitlerine serili mihenk taşı
Zarif bir rüzgâr esefle uçuşturan
saçı.
Gönlün hadisi her mevsim
Her mevsimde saklı yeis
En çok kendine zulmeden bir sevda
Aşkın da neşriyatında saklı icraat
Elbet dökülen pulları zeminin
Elbet okşayan eli sevgi dolu bir
annenin.
Acıların lehçesi ve saltanatı
Sür git bitmek bilmeyen bir lanet
Dökümlü eteklerinde kaderin
Caka sakan bir nifak gibi
Hayatla giren arasına her illet
Göğün de çadırında kurulu töhmet
Ve işte başladı nihayetinde masal.
Kundaklanan bir ömür
Salkım söğütlerin nazarında sefil bir
tanrı
Adeta yalnızlık.
Kendine kurban
Kimliklere hüsran yükleyen bir
yenilgi
Varlığın safiyet yüklü lehçesi
Karambole giden her günden
Arda kalan isyan
Tövbe etmeyi unutan bir lisan ve
insan
Acıların odağında saklı bir huşu ile
Yükselen göğe
Varla yok arası bir merhamet
En çok nefsine tutsak bir köle.
Bir hayra delaletti şer madem
Matemin izini süren mahrem ve lanet
Aşkın göğe tutsaklığı
Gözlerine tutsak yenilginin
Cebbar bir şiir gibi çıktığı yolda
Boy verecekti dizeler
Açan çiçeğin çehresinde solgun olsa
da
Acısından derdest bunca hece
Elbet soluyacaktı aşkın ve
sonsuzluğun nefesini.
Bir heves kundaklanan kimi zaman
Kaplumbağa adımlarıyla şairin
Önü alınmaz duygular
Gölgelere kurban edilen ömür
Hicreti belki matemin
Beyliklerin hüküm sürdüğü devirler
gibi
İçine çöken tortu bilinmezin.
Solan bir beyit
Yetmedi mi?
Sürgün edilen sefalet yüklü bir
kehanet
Aşkın da ambarında saklı özlem
Közünde isyan ve yalan
Neyse ne beşerin öfkesi
Kendini kendine kurban veren bir
lanet.