Sitem
Sitem, Bir kimseye, yaptığı
bir hareketin veya söylediği sözün üzüntü, alınganlık, kırgınlık vb. duygular
uyandırdığını öfkelenmeden belirtme. Tdk.
Sitemi, insanın, insan ile ilişkileri
çerçevesinde tanımlamış Türk Dil Kurumu.
Oysa, kişilerin dışında da doğal afetler
ve olayların da ölüm, yıkım gibi sonuçları yukarıdaki sözü edilen üzüntü,
alınganlık, kırgınlık vs. duyguların daha yoğun olarak yaşanmasına sebep olur.
Çaresizlik karşısında sabrın sınandığı böyle zamanlarda Tanrı’ya, kadere,
doğaya, doğal olaylara ve doğadaki her nesneye; taşa, toprağa, sele, sala vs.
sitem edilir. Böyle durumlarda sitem, yakınma, öfke, isyan iç içedir.
Burada yakınma ile sitem arasındaki
farkı da söyleyelim. Sitem, rahatsız edici davranışta bulunan ya da sözü
söyleyen kişinin kendisine yapılırken, yakınma; genellikle olayın, ya da
olayların bir başkasına anlatılmasıdır.
Bilinen bir fıkradır.
Güz mevsimi olmalı. Bektaşi,
tarlasının başında… Ekinler sararmış. Oylumlu başaklar hasada sabırlı. Bir kara
bulut dolanmakta gökyüzünde. Bektaşi, Tanrıya yakarır; “ Allah’ım aha bu tarla benim. Çocuklarımın rızkı bu tarlada emeğimi
zayetme!” Derken, gök gürültüsüyle yağmur iner. Tarladaki ürün sele gider,
Bektaşi zor kurtulur.
Yağmur dindiğinde, Bektaşi yukarıya
bakar, bakarda derin bir iç geçirir. Sonra, “Allahım
sende kabahat yok, kabahat bu tarlayı sana gösterende” der.
Araya bu fıkrayı katıp ‘sitem’
sözcüğünün kullanıldığı alanı genişlettikten sonra, Türk Dil Kurumu’nun tanımı
üstünden konuya dönelim.
“Sitem sevgiden doğar” söyleminden
yola çıkarsak, sitem ettiğimiz kişiler; anne, baba ve çocuklar yani en
yakınlarımız, yaşanan bir olumsuz davranış ve söz üstünden, biri diğerine sitem
eder. Çünkü ailenin oluşumu ve devamlılığı sevgi, saygı, güven üzerinedir.
Genellikle uyarılar, sitem edilerek yapılır.
Daha sonra sosyal çevremiz, akraba,
arkadaş, sevgili vs. Yani, sevgi ve sempati ile beslenen her ilişkimizde sitem,
ilk uyarı yöntemimizdir ama bunun da dozunu iyi ayarlamak gerekir.
“Sitem, eter gibidir. Az
kullanırsan ayıltır, çok kullanırsan bayıltır.”
Kısaca anneye, babaya,
çocuğa, eşe, sevgiliye, dosta, arkadaşa, öğretmene, sevgi ve sempati duyulan
herkese, rahatsız edici bir davranış ya da söz sebebiyle sitem edilir.
Bu anlamda, “Sitem, sevginin uyarıcı
dilidir” de diyebiliriz.
“Sitem,
yaşanan olumsuzlukları değiştirmez ama yeni olumsuzlukların yaşanmasını
engelleyebilir ya da erteler.”
Yazımı,
birkaç örnekle sonlandırayım.
-------------------- Ecel’e sitem
“Bir can daha gitti
canımdan / Bir güneş daha battı / Gün,
yarıydı daha / Ay yarı…
Bozulmuş ömrün ayarı / Olur
mu ecel, olur mu? / Daha
sevmelere uyanmadan
Daha yaşamaya doymadan / Daha
on dördünde bir fidan kurur mu?
Bir gımık çocuktu daha / Nasıl
kıydın ecel!”
--------------------- Sevgiliye sitem
Ne ettim ki sana, şimdi böylesin /Güzel
sözün bitmiş, kötü söylersin
Bana zulüm eder, gönül
eğlersin /Tutup yerden yere, çalasın gelir.
---------------------
Gönlüme sitem
Kaç bahar yaşattın, hele bir düşün /
Bağrımı dövmekten, bak çöktü döşüm
Saçlarım ağardı döküldü dişim / Uslanmadın gönül, göreceğin var.
--------------------- Dostlara sitem
Bizim
kuşağının yaş ortalaması Yetmiş. Yani, hayat denen armağanın son virajındayız.
Çoğumuz arabayı devirdik bile. Geride kalanlaradır sözümüz…
Kabul ediyorum organlarınız hasarlı,
bağışa uygun değil. Ama Yetmiş yıllık birikimleriniz, tecrübeleriniz
anılarınız, sizin organlarınız değil. Birikimlerinizi beyninize kilitleyip
toprağa götürmeyin. Hiçbirimiz bir Yetmiş yıl daha yaşamayacağız. Bunu
kabullenin. Kusurlarınızdan, korkularınızdan arının.
Hayatı, dünyayı, yaşamayı
sevdiğinizi biliyorum. Ben de seviyorum ama bu kadar korkup, sinmeyi içime
sindiremiyorum.
Ömrümüzün son virajında takla
atmayalım, çamura batmayalım gibi kaygılarla ayağımızı gazdan çekmeyi, hatta
firen yapmayı içime sindiremiyorum.
Üzerimize
ölü toprağı mı serpildi? Bir silkelensin bu kuşak.
Korkularınızın üstüne yürüyün.
Giderayak, dosta düşmana; “Biz daha ölmedik! Deyin.
-------------------------------------------------------------- Tahir Eker
20.10. 2020
(
Sitem başlıklı yazı
yolcu9901 tarafından
20.10.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.