Erginleşme Üstüne
Akıl
Zeka Hafıza konulu yazımda, “İnsan var oluşunda hayvanların özelliğini taşır.
İnsanın ilk aklı (Biyolojik akıl) da hayvanidir. İçgüdüler ve dürtülerle
sınırlıdır. Bu doğal aklın herkeste eşit olduğu varsayılmaktadır.
Ne var ki İnsanın beyni bilgiye de aç
doğar. İnsanın bedeni geliştikçe bilgisi, dolayısıyla, İnsani aklı da gelişir.
Bilgilerle beslenen bu akla, Beşeri akıl ya da insani akıl diyoruz.” Demiştim.
İnsanların birbirinden farkı da
bilgisinin, dolayısıyla İnsani aklının farkı kadardır.
Kuran: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ( Zümer Suresi 9.Ayet), diyerek bilginin
önemini vurgulamıştır.
“Bilgi aklı besler, akıl bilgiyi süsler.”
Elbette aklını bilgiyle besleyen
insanın aklı, bilgiye sırtını dönenlerin aklından üstündür. Ondan sebep
atalarımız: “Akıl, akıldan üstündür” demiştir. Diyerek, konuya dönelim.
Hasan Yığın öğretmen arkadaşım,
“Mutluluk Üstüne” yazıma yaptığı yorumda: “Mutlu olmak! Bu ülkede mi? Diyerek
tepkisini, “Deli olursa belki!” Diyerek yargısını, “Ben akıllıyım.” Diyerek de
mutsuzluğunu
ifade etmiş, buna sebep olduğunu düşündüğü aklını suçlamıştı.
Arkadaşım: “bazı deliler gerçekten
mutlu olabilirler. Çünkü deliliğin keyfini özgürce yaşıyorlar. İnsanlar öylemi
ya? Ne yazık ki insanlar, bana göre de
henüz (Kant’ın ifadesiyle) ‘erginleşemediği’
için, İnsan olmanın keyfini yaşayamıyorlar.” Demiştim.
İnsan, ergin olmama durumundan
kurulduğu zaman insan olmanın keyfini de külfetini de sorumluluğunu da
yaşayacaktır elbet. Bilinen bir söz, “Büyümenin yaşı yoktur.”
Devam edelim.
Rivayet edilir ki, bir gezgin derviş
uzun yolculuktan sonra, sırtında hırkası, omzunda heybesi, elinde asası üstü
başı toz içinde menzil hanına ulaşır. Hanın önü süslü arabalar, torbalanmış
atlar, duvar dibine sinmiş seyislerin, arasından geçerek hana girer.
Han kalabalıktır. Ağalar, beyler
renkli, bir o kadar da gösterişli giysileri içinde eyvanda birbiriyle sohbet
etmekte. Hancı, bu hırpani kılıklı dervişi bir telaşla ama saygıyla, görüntüyü
bozmasın diye merdivenin kuytusunda bir masaya oturtur. Aceleyle masaya
yemekler gelir. Derviş yemek yerken eyvanda ki konuşulanları da duyar. Ağalar,
beyler yüksek sesle İbni Rüşt der ki, Farabi der ki, Aristo der ki, vs vs. Herkes
biraz da böbürlenerek naklen edindiği bilgisini bir diğerine anlatmaktadırlar.
Bu arada merdiven altında derviş
karnını doyurmuş, merdivenin kuytusundan çıkmış elindeki asa ile taşa vurarak
eyvandakileri susturmuş:
“Ağalar, istemeyerek sohbetinizi
duydum. Kusura kalmayın ama onun bunun söylediklerini anlatıyorsunuz da siz ne
diyorsunuz? Kendinizden bir şey konuşmadınız. Efendiler, elin bastonuyla yol
yürünmez!” diyerek handan çıkar.
Bu öyküyü nasıl anlamalıyız. Kant’ın da ifade ettiği gibi,
“insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğu, desteği olmadan kullanamadığı”,
o sebepten de hangi yaşta olursa olsun ‘erginleşemediği’, bir başka deyişle tam
bir insan olamadığını.” Anlamalıyız. En azından ben öyle anlıyorum. Oysa…
Akıl, insanı özgürleştirir de insan,
aklını özgür bırakabilir mi? Soru da sorun da budur.
İnsanlar
örf, adet, gelenek töre, din, ve egemenlerin kendi çıkarına dayattığı yasalar
gibi hiçbirisi kendi tercihi olmayan, geçmişten geleceğe taşımaya koşullanmış
ağırlıkları sırtında; bir ömür çalışıp didinerek sahip olduğu dünyalıkları
kucağında taşıyarak gidiyor kendi sonuna doğru. Taşıdıklarının ağırlığı altında
ezile büzüle.
Şimdi bu kadar ağırlığın altında
doğrulabilir mi insan? Doğrulup da kendi seçimi olmayan ağırlıklardan en
azından bir kısmını sırtından atabilir mi? Bunun yazıldığı ve söylendiği kadar
kolay olmadığını biliyorum.
Bununla beraber her çağda aklını
özgürleştiren düşündüklerini bedeli ölüm olsa da özgürce ifade eden aydınlar,
filozoflar, düşün insanları, sanatçılar var olmuştur, var olacaklardır.
Ne diyordu kant: “İnsanların erginleşememesinin sebebi korku ve tembelliktir.”
Doğru bir tespit ama yukarıda sıraladığım ağırlıkları boynundaki heybesinde
taşımaya koşullu insanda, özgürce hareket edecek hâl mi kalır ki tembellik
yapmasın? Sırtında taşıdıkları için mahalle baskısı ve yasa koyucu egemenlerin
zulmü altında, korkmasın da ne yapsın insanlar?
Benim de istediğim insanlar
korkularını yensinler. Akılları kendilerini özgürleştirdiği kadar kendileri de
akıllarını özgür bıraksınlar. Bir tamam insan olsunlar. Dünyayı kendileri için
cennete çevirsinler. Umudumuz, çabamız da bunun içindir.
Yazımı şöyle sonlandırmak istiyorum.
“Her insan kendisine çobandır. Kendisini
güdemeyeni başkaları güder.”
--------------------------------------------------------- Tahir Eker 24.10.2021
(
Erginleşme Üstüne başlıklı yazı
yolcu9901 tarafından
24.10.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.