Giyindiğim hangi mevsimin soluk yüzü elbet baharımsı bir güneş mecazi bir sıcaklık, arka sokağın da bitmez gürültüsü

Uğultulu bir dönemeç iken b/eşiğim bilmiyorum da hangi mendebur gölgeye rast geleceğim?

Birilerine benzemek sanırım son zamanlarda düştüğüm hata aslında düşüncelerini kanıksamak ve benim neyden ibaret olduğumu düşünmelerine verdiğim izin.

Nöbet geçiren haletiruhiyesi günün: azıcık pasaklı ve kör düğüm makul olan neyse iz mi düşeceğim ya da birileri hoşnut olsun diye başımı mı eğeceğim ya da kabul edeceğim düşündüklerinin ben mizaçlı olduğunu ve düşünemedikleri ne ise ben mi gayret edeceğim onların yerine?

Hayli zaman oldu hani dışarıda dolanmayalı.

Hayli zaman oldu birilerinin beni anlamadığının üzerinden sahi ne kadar zaman geçti?

Cüssem ne ki ya da kimliğim ve kabul göreceğim hangi meclisi nereden arayıp da bulacağım?

Yazıp çizdiğim bunca zaman…

Sahi kim için mi yazıyorum ya da birileri hemfikir olsun mu diye yaşamaktan keyif aldığımı sanıyorum? Sandıkları sanmadıklarından bana mı ne belki de sandık sandık cümleden ördüğüm bir dergah gibi içimde gezinen sözcüklerim.

Hayli vakit geçtiyse de geçti üzerinden ve sancılı bir hayatım olduğu için mi iki kat üzülmeliyim?

Resmi yok işte yenilgilerim çünkü ben yanılgı yüklüyüm ve yerildiğim kadar da yer yarılsa da içine girmek adına hazır ol’da bir onay bekliyorum.

Kim olduğumun ne hükmü var ne de devamı çünkü bu hikâyeyi yazmak değil sadece sonlandırmak istiyorum.

Ölümle ilk tanışıklığım: epey zaman geçti üzerinden ve bu gün yıl dönümü ilk aşkımı toprağa vereli sahi ne çok şey kaymış gitmiş elimden ve de ne çok insan.

Yaşıma ilişkin hatırladığım ise on yaşlarında bir kız çocuğu olduğum ve ilk arkadaşımı en büyük aşkımı sonsuzluğa uğurlamak…

Hani kadıncağızı oturduğu koltuğa bağlayıp da hostes-yolcu tarifesinde onu bir yolcu olarak koltuğa hapsedip üzerinde sayısız deney gerçekleştirdiğim elbet rahmetli babaannem ve onunla ilgili son hatırladığım: günlerce sırt üstü yattığı ve karnının davul gibi şiştiği sonra annemin gidip nöbetçi eczane aradığı ve annem gelmeden babaannemin de son nefesini verdiği.

Bir bıçak konmuşken göğsüne ve vefalı komşularımız bizle sabaha kadar oturmuşken sonra da bir şey yokmuşçasına okuluma gittiğim ve Almanca sınavına girdiğim daha dün gibi aklımda.

Sanki her şey normalmiş gibi davranan ben ve ölümün ilk teşrifi ve işte o günün üzerinden ne çok da vakit geçmişken.

İdrak edemediğim bir ölüm ve günler sonra intikal edip babaannemin yasını bir ömür tutmama vesile olan o tutukluluğum.

Devamı var elbet ne de olsa babam az kızmamıştı bana ertesinde ve yüzüme nasıl da savurmuştu öfkesini:

‘’Sen nasıl acımasız bir çocuksun da babaannenin defnedildiği gün okula gitmek gibi bir cüret gösterdin.’’

Mıhlanıp kaldığım daha dün gibi hatırımda ve işte o gün bende oluşan algı:

‘’Ben suçluyum.’’

Doksanına merdiven dayamış bir insanın ölümünden bilfiil benim suçlu addedildiğim. Zaten arkası da geldi o günden sonra ne de olsa kimin ayağına taş değse bendim sorumlusu.

Sorunlu bir insan olmayı elbet ben seçmedim ama her şeyden sorumlu tutulmayı da bir ömür iyice kanıksadım hani.

Ölümün saati var mı?

Elbette var ve alın yazımızda kayıtlı.

Birilerinin işi ters gittiğinde ve de ben onay vermediğimde olan ne peki?

Günah keçisi olma şerefin nail olduğum.

Kırkladığım acılar ama yetmezken…

Biledikçe içimi…

Bilemediğim ne varsa.

Havada uçuşan tozlar ve havayı kirleten benim.

Ya da herhangi bir aksaklıkta hele ki söz hakkı tanınmamışsa elbet müebbet yediğim bir ömür kayıtlarda saklı.

Adımın da kayıtlardaki izi ve giz bildiğim ne varsa izimi de kaybettiremediğim.

Ölümün ilk dalgası sonra yerleşen korkular ve kaygılar.

Benlik olan ne değilse ve ben-merkezcil bakışlar ve insan izlekleri ve ben hep de direnirken ‘’biz’’olmak adına ama artık biliyorum ki; benden başka bir ben de saklı iken içimde asla bir üçüncü ben yok beni bekleyen ve neyin beklediği de gün gibi aşikâr.

Umudun yittiği yalan değil yine de yine de…

Cüret ediyorum ve kadere kafa tutuyorum:

‘’Haydi, tut elimi ve gör beni.’’

Görenler var elbette ama kalp gözünün ne olduğundan bihaber ve ben onların göremedikleri haiz iken üstüne üstük anlatma derdi güderken elbet yine olan bana oluyor.

Üstünü örtemediğim çok şey var aslında çoktan örtüp dünde bırakmışken ve tarih tekrarlardan ibareti iken benzeri olayları bu gün yeniden yaşayabiliyorum.

Ölümsüzlük çok izafi ve ölüm aslında yeni bir başlangıç ama düşündüğüm o yönde ki; çok şey geride kalacak ani bir ölümle en azından artık birileri beni anlasın ve de kimse beni olan bitenden suçlamasın diye kendimi harap etmeyeceğim.

Girift olan bir mekanizma ve aklım devre dışında iken duygular iken bana hüküm veren ve yöneten.

Ölümle defalarca yüzleştim de akabinde ve çoğu kişinin fiziken gidişine tanık oldum ama ruhları beni asla terk etmedi.

Nutkum tutuldu defalarca ve hala o ölülerin beni anlamasını beklerken gördüm ki başkalarına da anlatabilirim onların yerine ve işte manen kayıplar yaşadığımın miladıdır anlatma gayretim üstelik kalemle olan tanışıklığımdan çok ama çok önce.

Dostluğun gösterişli iç çekişi ve işte ben bir ömür dostlarımı içime ruhuma çektim ve varlığımı onlar için yok saydım ve bir de gördüm ki; onlar da benim gibi beni yok saymışlar.

Yolunda gitmeyen ne varsa…

Ve ben sahip olduğum sayısız kimlik ve sayısız sıfatla birilerine illa ki bir şeyleri izah etmek adına çırpınırken.

Bazen anlar gibi oldukları ve elimden tuttukları.

Sonra ben bir şeyleri yoluna koyamamaktan mıdır ne arkası gelirken yakınmalarımın…

Sözcükler…

Külüstür bir araba gibi direksiyonda oturup sayısız kazaya sebebiyet verdiğim.

Ya da gıcır gıcır bir araba ve işte kalemi elime alıp dertleştiğim ve basıp da gaza…

Duvara tosladığım.

Ya anlatamadığım için ya da yazdıklarımın tatminkâr olmadığını düşünüp elbette kendimi suçlarken.

Aslında her şey için herkes tarafından bilfiil suçlanırken.

Öncesi de var elbet hele ki kendimle baş başa geçen uzunca bir zamanın son evresinde:

Ölümümü dilediğim ve bunu gerçekleştirme ihtimali avuçlarımda saklı iken ve beni özgürlüğe kavuşturacak tek seçenek.

Aklımın gel-gitleri ve Azrail’i evimde hissettiğim o gece.

Asla planlanmamış bir terk ediş ihtimali ve çok yakınımda gezinen kara bulutlar ve telefonda tuşladığım tek numara üstelik beni benden iyi tanıyan tek insan hatta kız kardeşim kadar sevdiğim en iyi dostum ve her nasılsa asla cevaplanmayan çağrılarım ve bunu belki onlarca kez yapıp telefonu açmasını yürekten dilediğim.

Her an her şeyi ve evreni terk edip gitme ihtimalim öylesine kuvvetle zuhur etmişti ki ve gerçekten de saniyeler içerisinde hayatıma son vermek sadece benim elimdeydi ama Mevla’m buna izin vermedi o gece akabinde başka geceler hatta daha beterini de yaşayıp yürekten ölmeyi dilediğim.

Hayat bir saltanatlı bir seyir izlemiyor elbet bazıları için hele ki dünya malına da karnınız tok ve hiç de işim olmaz, diyorsanız bir de öncesi var elbet:

Tok evin aç kedisi değilseniz ve her şeyi zaten ailenizde görüp asla başkasının sahip olduklarında gözünüz yok iken hele ki kendi yağınızla kavrulurken yetinmeyi de biliyorsanız.

Ama zaman içerisinde hayatta öylesine insanlarla yolunuz kesişiyor ki ve işte sahip olduklarınız onlar için nasıl da kıymetli ki sahip olduğum hiçbir şey yok şu ölümlü dünyada nihayetinde yaşama sevincim bile çalınmışken ve ben illa ki sadece kendimde kusur ararken…

Hiç de sevmiyor değilim hani kendimi ama sevdiğim insanları kendimden çok sevebilmeyi bir şekilde meziyet bildim ve işte beklentisiz onları severken gördüm ki; nerede ise herkesin benden bir beklentisi var ve ben kimsenin beklentisine cevap veremediğim için sadece ve sadece kendime yüklenmeyi pek iyi becerdim.

Sıfatlar ve unvanlar.

Kim iseniz kimin gözünde neye denk düştüğünüzü asla merak etmezken insanlar gözünüze soka soka size kolaylıkla zulmedebilmekte.

Evlat olarak ya da kardeş olarak ya da yeğen ya da arkadaş…

Ve komşu ve bir öğrenci ve mesleğinizi ifa ederken hangi mesleğin mensubu iseniz…

Bitti işte artık her şey bitti benim için en azından uzun süredir hissettiğim ama dillendiremediğim tek gerçek.

Ve kabul de ediyorum kimsenin onayından geçemediğimi daha da beteri; ben kendimi onaylayamadım birilerini sevmekten ve kendimden çok düşünmekten üstelik beni gerçek anlamda düşünen biri ya da birileri yok iken.

Bitti işte her şey bitti.

Çünkü enerjim ve yaşama sevincim sıfırlandı ve kendimi sevebilme yetim de sonlandı.

Hak verdiğim vermediğim her ne ise ve de hak etmediğim…

Görünürde yaşıyorum ama örüntü olarak yıkık bir kuleyim ben ve bilmiyorum da artık bu saatten sonra nasıl toparlanacağımı ve herkes ama herkes illa ki bir yerlere gitti ve uzaklaştı ve görünmez oldu bir şekilde.

Oysaki bitmesin diye nasıl da uğraşmıştım ve gerçekten de o kadar çok insanı o kadar çok sevdim ki üstelik fanice bir beklentim ya da çıkarım yokken.

Sadece sevdim ben insanları kim olursa olsun sadece sevdim.

Çalınan herkes ve herşey ardından da gözyaşı döktüm ama artık adım gibi eminim ki; benim varlığım kimse için önem arz etmiyor ya da birilerine benzemeye çalışıp kendimden iyice hoşnut değilken…

Bitti çünkü ben hep sevdim ama başkalarını.

En sonunda biliyorum ki; bu ummanda yakınlaştığım ve en çok sevdiğim ve de sevmem gereken Rabbim imiş ki ilk günden beri ta içimde taşıdığım devasa bir aşk ve aşkı insanlara uyarladıkça insan sevgimle ve yaşama sevincimle aslında sevmem gereken tek varlık ve de en ulvi olan zaten hep de olduğu üzere yüce Rabbim imiş ve tüm sevgimi artık ona yönlendirdim azıcık da olsa kendimi sevebilmeyi becerdim ya da beceremedim ama…

Üstelik beni için için bilen ve tek anlayan tek inanan sadece O.

Sadece O ve haricinde yapabileceğim de bir şey yok bu dünya adına ve kim olursa olsun bu kadar nasıl sevebildim ben tüm insanlığı ve her insanı O’ndan dolayı sevebildiğim de aşikâr ve bir farkla kendime geç kalmışken…

 

 


( Bitti Mi... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 11.03.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu