Ölü bir rengin dilemmasında saklıydım
ve renklere can veren tabiatın ebegümeci resmiydim içimde t/aşkın rüzgârı
yinelerken aşkın da ambarında saklı hülyalar ve özlemler kadar büyüktüm ve
büyüttüm de sevdiklerimi gözümde yeter ki gözlerinden düşmeyim diye kendimi
dahi sevmeyi erteledim birilerini sevmekten sıra bana gelene kadar yarım asrı
tükettim.
Ve çivileme atladım ben hayata
Dolunayın memba suyuydu ışık bense
yıldızın
Uzak sesinde yaşayan yalnızlığı
Bir defolu benlik ki
Yamalı hırkamın ceplerinde sözcükler
İmgelerse eli ayağı aşkın
Körebe oynadığım yıllar da çok geride
kaldı
Gel gör ki bir çocuk gibi kandığım
Kolayca sevip kendimi yok saydığım…
İlla ki aşkın alfabesinde sektiğim
hece hece
Mevsimlerden ördüğüm saçları kaderin
Bazen gülümseyen kederin de ince sesi
Meylettiğim huzursa aslında içimde
saklı
Elbet çalınan hayallerimin ardından
Kavuşmaksa sonsuzluğa
Hayata çektiğim restin dinmeyen
nakaratı.
Elyaftı kimi zaman hüzün
Bazen yumuşak iniş yapan geceye
Kaykıldığım zemin ve hüsran
Matemin dibine vurdum da kime ne?
Aşkın uleması özlem
Hurafeler sayıklayan kâhin
Göğün de tek muhatabı Rabbim
Yere göğe sığamadığım, sığdıramadığım
O İlahi Rüzgâr ki;
Büyüdükçe büyüyen içimde.
Dikenlerimse yine benim
Kendime her batırdığımda bozduğum bir
yemin
Mademki asla sevmeyecektim yeniden…
Lafügüzaf:
Aşkla ihya olan şu yaralı yürekte
saklı matem
Aşkın pişirdiği
Yalnızlığınsa hicvi…
Bir sarkıtsa içime saplanan
Dış bükey bir aynada kaybolduğum
En güzeli ise içime tutulan aynası
aşkın
Aşikâr yarı yolda kaldığım
Zamanla yarıştığım bir amblem adeta.
Mevsimin nazarında ne bir çiçek ne de
yaprak
Taş atılan bir heceden de olamadım fazlası
Ulvi bir hissiyat anlatamadığım
Renklerin coşkusu varlığımdan
taştığım.
Beden ne ki hem?
Ben ve ruhum aralıksız evreni aşkla
tavaf eden.