Düşlerin mahzeninde bir yanılgı
olduğum aşikâr
Mevsimlerin özründe saklı hem dualar
Katıksız içime çektiğim içimi
çektiğim
Sehven yenik ve ölü iken
Aşkın ambarında aç bir tavuk kadar
Meali mi yalnızlığın?
Yoksa sefasını sürdüğüm mü aşkın?
Aşina olansa gizem yüklü kader
Aşkın meşalesi sönmek bilmedi hem
Suskunluk da bir yere kadar.
Misal…
Sırlarım var sular seller gibi.
Serlerim var içimden taşan.
Sessizce tefe konduğum şu dünyada
Helak olduğum değil asla yalan.
Lakin ne nankörüm ne riyakâr
Sevdiğimden de fazlası saklı
İnat ettiğim kadar
İman gücümden gelen bir aşk bu
Varacağım yer mi?
Elbet yanık teninde türkülerin
Tüten inceden bir duman
Bulutların gazabına uğrayan kuş
misali
Öykündüğüm sadece huzur
Belki de asla gelmeyecek devamı.
Şiirlerse esir düştüğüm.
Ne çok nesir sancılarımı dindiren.
Nasır tutan yüreklerden çok uzak
Şimal yıldızında saklı bir beyaz
Hala masum kaldığımsa aşikâr.
Bir renksem mahcup.
Bir notaysam boynu bükük.
Soldan sağa saf tutan nazlı şarkılar.
Sağımda Besmele
El yordamı yaşamamsa bir mucize.
Cebbar ne çok gölge
Azığa aldığım ömrün son deminde.
Arşı alaya çıkan coşkum, mizacım
Renk körü bir düşte
Ördüğüm dizeler pembe pembe.
Efkârın değil elbet alt yazısı.
İhya edilesi varlığın yok da çıkarı.
Elem kuşlarından arda kalan
Genzimde saklı bir hece
Az sonra uçacağım şiiri
tamamladığımda.
Şiarım belki de ölüm
Günyüzü görmek ne mümkün?
Gül mizaçlı bir güne öykündüğüm
Elbet devamı gelmeyecek hicranın
Tosladığım şu sessizlik akla zarar
Hem ben sevip de konuşmadım mı senin yerine?
Bir rüzgârsa tutulduğum
Bir hicapsa dünümden arındığım
Nazenin bir çiçekten öte
Cennetin kendisiymiş umut
Özlemse hep olan ve sırnaşık
Dokunmak benimkisi aşkın kabrine…