MİLLET-İ SADIKA DEDİĞİMİZ ERMENİLER, TÜRKLERE SADIK DEĞİLLERMİŞ Kİ ---1. BÖLÜM---

Bu ilk bölüm sadece giriş.  Asıl dananın kuyruğu diğer bölümlerde kopacak.

....................................................


Bugün Türkiye’de kime sorarsanız sorun ‘’ Millet-i Sadıka  Kimdir?’’ Diye alacağınız cevap ‘’Ermenilerdir’’ olacaktır zira en büyük ve araştırmacı tarihçilerimiz bile ‘’ Biz Ermenilere Millet-i Sadıka derdik.’’ Derler.

Biz ne zamandan beri Ermenilere Millet-i Sadıka derdik bilemem ama Ermeniler aslında hiç bir zaman biz Türklere sadık bir millet olmamışlar.


Evet bugün az buçuk mürekkep yalamış kime sorarsanız sorun ya da bir Tarih Profesörümüze sorun ‘’ Millet-i Sadıka kimdir?’’ Diye alacağınız cevap bellidir: Ermeniler.

Efendim, biz Ermenilere ne zaman Millet-i Sadıka demeye başlamışız orasını bilmiyorum ama Ermenilerin Mllet-i Sadıka iken Millet-i Haine olmaları 1878 Yılındaki  Ayestefanos ve hemen akabinde yapılan Berlin Antlaşmasıyla başlamıyor.  Yani Ermeniler ilk kez 1878 den İtibaren Türklere karşı hainlik yapmıyorlarmış.  Bunun kökleri çok daha eskilere dayanıyormuş  ve bunu söyleyen de bir Türk tarihçisi değil, bir Ermeni tarihçisi. Yukarıda resmi olan kitabın yazarı Artak Movsisyan.

Tabii ki yazar ‘’ Biz Türklere hainlik ettik’’ demiyor. ‘’ Bağımsızlık mücadelesi verdik’’ diyor Ermenilerin yaptıklarına.

Mesela Kazım Karabekir’in 3 Şubat 1918 de Erzurum’a girerken gördüğü ve ‘’ Allah kimseye  benim gördüklerimi göstermesin.’’ Diye anlattığı olaya ‘’ 1918 Nefs-i Müdafaası’’ Diyor.

Kazım Karabekir, 3 Şubat 1918 de Erzurum’a girerken  ne mi görmüştü?  Kendi anılarından çok kısaca özetleyelim:

‘’Şehre yaklaştık, uzaktan baktık, insanlar beni gülerek karşılıyor. Bir tuhaflık vardı. Bu insanlar hiç kımıldamıyordu. Yakına görünce gördük. Her biri Ermeniler tarafından canlı canlı kazığa oturtulmuştu. Ölürken acıdan yüzleri kasılmış, uzaktan gülüyor gibi görünüyorlardı. Allah benim gözlerimin gördüklerini dünya gözüyle kimseye göstermesin’’

İşte Türklere yapılan bu zulme ‘’ Nefsi Müdafaa’’ Diyor Ermeni tarihçi Atrak Movsisyan.

Eee. O zaman bu adamın kitabını niçin okudum ki?

Yok yok, okumak lazım aslında. Çünkü çok önemli ipuçlarını bizzat kendi elleriyle sunmuş bizlere. En azından ‘’ Millet-i Sadıka’’ Dediğimiz Ermenilerin hiç bir zaman sadık bir millet olmadıklarının ipuçlarını vermiş.

Evet bugün aslında 24 Nisan 1915 de ne oldu ki Ermeniler Tehcir Kanununun yapıldığı 27 Nisan 1915 i değil de 24 Nisan 1915 i Soykırım Günü olarak anarlar konusunu izah etmeye çalışacaktım sizlere ama madem bir şeyler anlatacağım o halde en başından başlayayım dedim.

Aslında ben bu Ermeni Meselesi konusunu 28 Bölüm olarak bir başka Edebiyat Sitesinde yazdım ama değişmez kader orada da yakamı bırakmadı. Başlangıçta ‘’ Hocam çok güzel, sen yaz biz okuruz’’ Diyen dostlar yaprak dökümü gibi döküldüler ilerleyen bölümlerde.

Neyse bu sefer ‘’ Biz Soykırım yapmadık ‘’ olmayacak konum.  Millet-i Sadıka’nın bize ne kadar sadık davrandığını anlatmaya çalışacağım. Evet Sultan II. Abdülhamit’in devletin kasasının anahtarlarını verecek kadar güvendiği Ermeniler ne kadar  sadıktı Türklere?

Öncelikle işe ‘’ Ermenistan’’ ile başlayalım.

Bugün bizim için Ermenistan, doğumuzda bulunan minik bir devlettir. Biz ona Ermenistan veya Ermenistan Cumhuriyeti deriz ama Ermeniler için durum böyle değilmiş tarihçi – Yazar Artak Movsisyan’ın ifadesine göre.

Ermenilere göre Ermenistan doğuda Hazar Denizi’nden, batıda İstanbul’a, Kuzeyde Karadeniz sahillerimizden güneyde Akdeniz  sahillerimize kadar uzanan topraklarmış.  İşte bu topraklara Ermeniler ‘’Ermeni Platosu’’ diyorlarmış. Ortalama deniz seviyesinden yüksekliği 1500 Metre olan bu platonun en yüksek noktası da Ararat imiş ( Ağrı Dağı )

Ermeniler bugünkü Ermenistan Cumhuriyetine ‘’Ermenistan’’ Demiyorlar.

Ya ne diyorlar?

‘’Doğu Ermenistan ‘’ Diyorlar.

Peki Batı Ermenistan da var mı? 

Var(!) o da Anadolu.

Ermenilere göre Ermeniler, Ermenistan topraklarının sadece %30 unda bağımsız olarak yaşıyorlar %70 ise Türklerin işgali(!) altında bulunuyormuş.


Biz Türkler olarak bu Ermeni Milleti ile ilk kez ne zaman karşılaşmışız?

Biz Türkler, Ermenileri ilk kez 1015 Yılında Çağrı Bey’in Anadolu’ya yaptığı akınlar sırasında tanımışız. Yani bizler Anadolu’yu kendimize yurt edinmeden önce Ermeniler Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaşıyorlarmış.

Yaşamasına yaşıyorlarmış ama neredeyse bütün tarihleri boyunca başka devletlerin hakimiyetinde yaşamışlar. Bu arada Kendilerinin ‘’Ermeni Krallıkları ‘’ dedikleri Krallıklar da kurmuşlar ama krallık dedikleri bu derebeylikler hiç bir zaman uzun sürmemiş. ( En uzun süreni Klikya Krallığı ( Ya da derebeyliği )

Ancak?

Ancak Müslüman Araplar bizden daha önce tanışmış Ermenilerle.

Emevi Hükümdarlarından Abdülmelik zamanında 701 yılında  Ermenilerin yaşadıkları topraklar Emevilerin eline geçmiş. Emeviler bu toprakları Ermeni Prenslerin yönetiminde kendilerine bağlamışlar ama Ermeniler daha 703 yılından itibaren Emevilere karşı ayaklanmışlar.

703 Yılında Smbat Bagratuni  adlı bir komutan liderliğinde başlayan bu başkaldırı başka komutanlar ve liderle sürüp gitmiş ve nihayet 855 Yılında Abbasi halifesi El Mütevekkil, Ermeni kahramanı (!) Aşot Bagratuni’nin Ermeni Krallığı tahtına oturmasını kabul ederek bu topraklardan çekilmiş.

Ermeni tarihçi Artak Movsisyan bize tüm bunları anlatırken çok önemli bir şey daha söylüyor:

‘’Aşot Bagratuni’nin Ermeni Kralı olmasıyla Ermeniler 450 seneden sonra yeniden bağımsız oldular’’

Demek ki 450 sene bir başka devletin hakimiyetindeydiler. Peki bu devlet kimdi?


Bu devlet elbette Bizans İmparatorluğu idi ve Bizans İmparatorluğu  MS 300 Yılından itibaren kendisini Hıristiyanlaştırırken Ermenileri de Hıristiyanlaştırıyordu. Ermeniler bu Hıristiyanlaştırmaya bayağı bir direndilerse de bu direniş çok uzun sürmedi ( Burada anti parantez belirteyim Ermeniler Hıristiyanlığın neredeyse tüm mezheplerini benimsemişlerdir. Yani Ortodoks, Katolik, Protestan her mezhepten Ermeni'ye rastlamak mümkündür. )

Bizans’ın Ermeniler üzerindeki baskısı, hatta Rahmetli hocam Bizans Tarihi uzmanı Prof Dr. Fikret Işıltan’ın dediğine göre Doğu Anadolu’yu ‘’ Büyük çöplük’’ olarak nitelemeleri ve ne kadar kanun kaçağı veya sürgün edilmesi gereken insan varsa doğuya sürmeleri sebebiyle Bizans’tan oldukça bîzar imişler. Bu sebeple   Bizans İmparatorunun 1020 de son verdiği krallıkların kılıç artıkları Ermeniler 1064 Yılında Alparsalan’ın Gürcistan üzerine yaptığı sefer sırasında Kars ve Van’ı Alparslan’a hiç karşı koymadan verdikleri gibi 1071 deki Malazgirt savaşında Bizans Ordusunda olmalarına rağmen savaş alanını terk etmişler.

Ancak bu arada aynı Ermenilerin 1098 Yılında Haçlı Seferleri sırasında Haçlı ordusuna yardım ederek Haçlıların Urfa’yı ele geçirmelerine ve burada bir haçlıKontluğu kurulmasına yardım ettiklerini unutmayalım.

Evet, 1092 yılında ölen Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın arkasından  ağlayıp göz yaşı döktükleri tarihi kayıtlarda yer almış olan Ermeniler sadece altı yıl sonra 1098 de Urfa’da bir Haçlı Kontluğu kurulmasında  Haçlılara yardım ettiler. ( Türklere attıkları ilk kazık buydu herhalde.)

Peki bu Ermenilerin kurdukları krallıklar var mıydı?

Kendilerine soracak olursanız bir hayli çoktu. İllevelakin bu kadar çok ve değişik krallık Ermenilerin kendi aralarında da birlik ve beraberlik içinde olmadıklarını göstermektedir. Krallık dedikleri şeylere de devlet gözüyle bakılamaz zira bu krallıklar çok uzun süre Bizans hakimiyeti altında derebeylik olarak yaşamışlardı. Yani bir yerde muhtar beyliklerdi. Tek bir Ermeni Krallığı ya da Ermeni Devleti yoktu.

Mesela Kars ve çevresinde Bagratuniler sülalesi ve Ani Krallığı  Van ve Çevresinde Vaspurakan Krallığı, Diyarbakır ve Çevresinde Tigranakert, Sason İlçemizde Sason Krallığı,  Çukurova'da Kilikya Krallığı gibi kafalarına göre krallıklar kurmuşlar, tek bir bayrak altında toplanamamışlardır.

 
Bu krallıkların neredeyse hepsi Bizans tarafından ortadan kaldırılmış,  halkları Sivas Kayseri, Amasya, Tokat, Yozgat, İstanbul, velhasılıkelam Türkiye’nin her tarafına sürgün edilmişlerdi. Hayatta kalan tek  krallıkları olan Klikya Ermeni Krallığına ise 1375 yılında Moğollar son vermişti.

Sonrası ve Ermenilerin aslında hiç de Millet-i Sadıka olmadıkları gerçeği gelecek bölümde...
( Millet-i Sadıka Dediğimiz Ermeniler, Türklere Sadık Değillermiş Ki ---1. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 28.04.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu