Bilmiyordum aslında ruhumu ele
geçiren ne.
Ne isyandı şiarım ne ibraz ettiğim
yenilgim çünkü yanılmıştım ben bir kez yöneldiğimde sadece huzurlu bir yol ve
çekincelerim olmadan özgürce sevebildiğim çünkü saltanatı idi aşkın ve cefa
yüklü seyrinde ömrün sefasını sürdüğüm mü?
Elbet severek idame ettiriyordum ben
hayatı zaten gerisi de geliyordu bir şekilde.
Hüznüme sadık, sevgime kefil
sadakatimse hep saklı ve işte saklandığım o pencere arkası lakin yüzüm de içim
de aydınlık sadece acının acımadan canımı yaktığı ve biliyordum artık bendeki
farklılığı çünkü severken mutluydum ben ve işte yürek pencerem:
Asılı olduğum o kanca
Aşkın yüz sürdüğü
Gözümde kalan tek görüntü
Çünkü aşktı gözüme yakışan
Sevecen ruhumda saklı bir ganimetti
aşk
Acımı da hüznümü de ihya eden.
Körelen nice zihniyet
Asla da aşk olmamalıydı bir rivayet.
Tebessümler ekili kâinatın arka
bahçesi
Elbet hem sevdiğim hem kaçtığım
Hem yanındaydım aşkın
Hem de uzağındaydım kendimin
Severken de yalnızdım
Yazgıma duyduğum saygı ve hürmet
Gönlümdeki suskunluk
Yüreğimse yoldan çıkan, başına
buyruk.
Suskunluğum mu?
Ne ki?
Öncesinde hiç böyle sevmemiştim,
nasıl da belli.
El yordamı yaşarken
Yüreğin yordamı idi:
Sev, emri.
Katıksız içimi açtığım bir seferi ki
Seyyah mizacımda
Suretimde saklı bir hicaz belki de
İnsanlarsa genelde hicap yüklü
Sormadan sevmenin meali
Düşkünlüğüm sadece aşka.
Düşmezken yakamdan özlem
Unuttuğumdu işte bunca dert bunca
tasa.
Mevsimin asası idi içime sapladığım
Adeta bir pergel gibi
Yüreğin merkezine saplı
Mağduriyetim ya da mahcup hislerim
Elimden gelen değildi üstelik
İçimden gelen hatta taşan
Nice bentleri aşan
Aşina olduğumsa özlem
Dokunmadan dokuduğum bir mevsim ki
Aşkın da mevsimi yoktu işte.
Ne de rengi ne aksi ne de külfeti
Sadece acıtan çok acıtan
Ben bile bana acımazken
Seyyah bir yürekte saklı keramet
Asla da kâinata etmeden ihanet.
Elbet saklı tutulası sükûnet
Haiz olduğumsa sevebilme yetisi
Yetemesem de kimseye
Yetinmek mi?
Saklıdır Mevla’mın nezdinde
Gözümden sakındığım kadar sevgiyi…