6-7 Eylül 1955 Tarihinde Türkiye’nin
pek çok şehrinde
ama özellikle İstanbul’da Rumlara saldırılar yapıldı. Dükkanları yağmalandı
harabeye çevrildi vesaire. Ancak bugün
kaleme alacağım şey bu olay değil.
Daha farklı bir
mevzudan bahsedeceğim.
Evet 6-7 Eylül 1955 de Rumların
dükkanlarına ve iş yerlerine
saldırıların yapılması üzerine
bazı Rumlar dükkanlarına Türk
bayrağı asarak bu
saldırılardan kurtulurken bazıları
da saldırganlara ‘’ Ben Rum
değil Yahudiyim.’’ Diye
kendilerini ve iş
yerlerini saldırıdan kurtarıyorlardı.
İşte o
gün bizim aşırı
şekilde gaza ve dolduruşa
gelmiş kahraman yiğitlerimizden biri
Mustafa Kemal Atatürk’ün Selanik'te doğduğu eve
Yunanlılar tarafından bomba
atılmasının intikamını almak
için tabelasında Türk ismi olmayan
bir dükkana dalar. ( Bu arada antiparantez belirtelim
Mustafa kemal Atatürk’ün evine
bomba atılması haberi
tamamen yalan bir
haberdir.)
Dükkan
sahibi gelenin niyetinin
kötü olduğunu anlar
tabii ki ve ‘’ Sakın
bana dokunma. Ben
Rum değil Yahudiyim.’’ Der.
Bizim yiğit adamı
şöyle bir süzer ve öfkeyle bağırır:
‘’ Demek Yahudisin
ha?’’
Dükkan sahibinin dizleri titrer:
‘’Şeyyy. Evet. Ben
Yahudiyim. Rumlarla bir ilgim
yok.’’
Bizim gaza gelmiş
yiğit Yahudinin yakasından yapıştığı
gibi ayağının altına
alır. Ağız burun Allah
ne verdiyse girişir.
Dükkanını ise darmadağın
eder.
Yahudi onca dayak
ve dükkanının tahrip olmasından sonra
merakla sorar.
‘’Ben Yahudiyim dedim ama bir
Rum’un uğrayacağı eziyetten daha
fazlasına uğradım. Neden?
Neden beni dövdün
ve dükkanımı yerle bir ettin?’’
Delikanlı öfkesi dinmemiş
bir şekilde sertçe
cevap verir:
‘’Sizin suçunuz Rumlardan daha da
büyük.
Yahudi şaşırır ve
merak eder.
‘’Allah Allah. Neymiş
bizim daha büyük
olan suçumuz?’’
Delikanlı cevap verir:
‘’Siz Hz. İsa’yı
öldürmüşsünüz.’’
Yahudi her tarafı
sızılar içinde olduğu
halde güler.
‘’ Yahu o senin
dediğin taaa 1900 – 2000 sene
önce olmuş bir
olay.’’
Delikanlı istifini bozmaz.
‘’Olabilir ama fark etmez. Ben daha yeni
öğrendim bunu.’’
Evet..Eğer birini dövmek
istiyorsanız 1900- 2000 sene önce
cereyan etmiş bir
olay sebebiyle de dövebilirsiniz. Yeter ki
kendinizce haklı bir gerekçeniz
olsun. Yukarıdaki gencin
gerekçesi sizce de haklı (!) değil
mi? Hz. İsa’nın 1900- 2000
sene önce öldürüldüğünü yeni öğrenmişse
kabahat onun olabilir
mi?(!) Hz. İsa’yı da bir
peygamber olarak tanıyan ve
iman etmiş olan
biri onun intikamını
almasın mı yani?(!)
Dediğim gibi... Eğer
birini dövmek istiyorsanız
‘’ Bu ineğin altında
niçin buzağı yok?’’ gibi tamamen
haklı(!) bir gerekçeyle de
dövebilirsiniz.
Yok yok
biliyorum o deyim ‘’ İneğin altında’’ değil ‘’ Öküzün
altında’’dır.
Ama hikayesini okuduğunuzda
olayın aslını göreceksiniz.
Zengin bir toprak ağası varmış. Koyun, sığır, at, manda ve keçi gibi büyükbaş
ve küçükbaş hayvanlarını köylülere verir; köylüler de hem onlara bakar, hem de
bu arada kendi işlerini görürlermiş. Fakat ağa köylülere bu hayrı yaparken bir
şart da koşarmış; doğan yavruları kendisi almak şartıyla verirmiş.
Her yıl âdeti üzere hayvanların doğum yaptığı
zamanlarda köylere giderek, yeni doğan kuzu, buzağı, malak, tay gibi yavruları
tek tek sayar, özel damgasını vurdurur, sonra da defterine kaydedermiş.
Fakat bu kayıt işleri sırasında tüm aksiliği üzerinde
olur; sanki köylüler ondan bir şeyler saklayıp kaçırıyor havasıyla köylülere
sıkıntı yaşatırmış.
Hele boş bir hayvan görmesin; hemen “Hani bunun
kuzusu? Hani bunun yavrusu?..” diye bağırıp çağırırmış.
Ağa, yine bir yavrulama mevsimi, bir köyde sayım ve
kayıt yapıyormuş. Bu sırada inek sandığı irice bir öküzün altında buzağı
görememiş. Öküzü boynuzundan tutup “Hani bunun buzağısı?.. Bunun buzağısı
nerede?..” diye bağırmaya başlamış. Bir hırsızlık yaptılar da onu yakaladım
diye düşünüp şamatayı abartmış da abartmış.