15 Ağustos 2013
Karaşahin
her türlü toplantıya bilhassa aile toplantılarına çok önem verirdi. Takım
elbisesiyle lüks restorana girdiğini ilk mimar kardeşi İbrahim Hakkı fark etti.
Oturduğu sandalyeden ayağa kalktı.
-Ali ağabeyim geliyor.
Diğer kardeşlerde ayaklandılar. Nuri Fırat
kıkırdadı.
-Vallahi Ali ağabeyime hayranım. Hem giyiyor hem
yakıştırıyor.
Ali Abdullah gülerek yaklaştı. Masaya
oturdu. İlhan Murat’ın işaretiyle garsonlar hemen masayı hazırlamaya
başladılar.
-Hayırdır çocuklar. Konu nedir? Aile yemeği dediniz
ama Orhan ve Hızma yok.
Ailenin şımarık prensesi Helin cevapladı Ali Abdullah’ı:
-Hızma gelmek istemedi. Profesyonel ev hanımı ve
anne olarak önemli işleri varmış. Konu Orhan ağabeyim olunca ben çağırmadım.
Ali Abdullah tabağı ileriye doğru
hafifçe itekledi. Çatal ve kaşığı yana çekti. Ciddileşmişti. Ağabeyini dikkatle
takip eden İbrahim Hakkı anladı. Ağabeyinin belli durumlarda belli
davranışlarına alışkındı. Tedirgin oldu birden bire.
-Orhan’la ilgili sıkıntı mı var Helin?
-Her zamanki mevzular ağabey. Orhan ağabeyim her
ortamda mafyatik kişiliğini gösteriyor. Gittiği her yerde kavga, gürültü.
Otomotivci İlhan Murat ve reklamcı Nuri Fırat kendi aralarında
konuşmayı kestiler. Dikkatlerini ağabeylerine yönelttiler.
-Mafyatik kişilik, ilginç bir benzetme Helin. Orhan
mafya işlerini bıraktı, en azından iyice azalttı diye biliyorum. Sıkıntı nedir?
-Orhan ağabeyimin mafyatik tavırlarından hepimiz şikâyetçiyiz
ağabey.
Ali Abdullah’ın gözü Mimar kardeşi İbrahim Hakkı’ya kaydı. Laf attı.
-Hepimiz derken Helin? Sende mi İbrahim Hakkı?
-Benim bir şeyden haberim yok ağabey. Yarın il
dışına çıkacağım. Helin akşam yemek yiyelim deyince geldim. Ben Orhan ağabeyimin
tavırlarından şikâyetçi falan değilim.
Ali
Abdullah anlaması gerekeni anlamıştı. Helin’e baktı.
-Hızma bir şey söylemediğine göre sıkıntı sizde
Helin. Anlatacak mısın?
-Orhan ağabeyimin agresif, her an kavga etmeye hazır
tavırlarından sen memnun musun ağabey?
-Orhan’ın kişiliği böyle Helin. Bu yaştan sonra
kişiliğini değiştirmek... Mümkün değil. Sizin sıkıntınız başka Helin öyle değil
mi?
-Haklısın ağabey. Orhan ağabeyim çok katı sert
acımasız dediğim gibi mafyatik bir kişilik. Yeni nesil sizler gibi değiliz.
Özgürlük bizim için çok önemli.
-Anladım Helin anladım.
Kısa bir an düşündü.
-Hayatının büyük bölümü yurt dışında geçtiği için
sana hak veriyorum. Anlamadığın şu Helin. Aile olarak bazı kurallarımız var.
Nasıl ki iş hakkında benim kararlarıma saygı gösteriyorsanız aynı şekilde
Orhan’a da saygı göstereceksiniz. Birincisi kimse Orhan’ı bana şikâyet edemez. Babam
bile. Herkesten her konuda bilgi alırım ama şikâyet kabul etmem. Orhan 20
yıldır ailemizi koruyor. Bu gün burada yemek yiyebiliyor, çalışıp para
kazanıyorsak bunu Orhan’a, Orhan’ın mafyatik kişiliğine borçluyuz. Bunu asla
unutma.
-Ama ağabey…
-Konuyu uzatmayalım Helin. Yarın bana gel konuşalım.
Bu konuşmayı da yapılmamış varsayalım. Tamam mı?
Helin’in morali bozuldu. Yüzü asıldı.
-Tamam ağabey. Özür dilerim.
Ali
Abdullah tabağını önüne çekti.
-Eee. Ben açım, Bir şeyler söylemeyecek misiniz?
İlhan Murat işaret parmağıyla garsona
işaret etti.
16 Ağustos 2013 Ali Abdullah Karaşahin’in
evi. Akşam 19,30
Kapı çalındı. Helin gülerek içeri girdi. Kapıyı
açan yengesi Kibar Karaşahin’le kucaklaşıp öpüştü. Salona geçmeden mutfaktan
çayını aldı. Gülerek salona geçti. Ali
Abdullah salonda çay içiyordu. Önünde kurabiye tabağı vardı. Ali Abdullah dün
gece Helin’in sinirden uyuyamadığını tahmin etmişti. Kardeşini tanıyordu. Helin
el öpmeyi modası geçmiş bir gelenek olarak görse de ağabeyinin elini öptü.
Oturdu.
-Hoş geldin Helin. Orhan’a iyiden iyiye taktın sen.
Bu saatte evde olmazdın.
-Takma demeyelim ağabey de, haklısın. Orhan ağabeyimi
biliyorsun. Gece hayatına düşkün. Ama gittiği her mekânda olay çıkıyor. Belki
inanmayacaksın garsonlar bile diken üstündeler. Orhan ağabeyimden bir tek
gazeteciler memnun. Hediye aldıkları için. Orhan ağabeyimle konuşsan diyorum.
-Orhan’la ne konuşayım Helin? İki üç yıldır bu
işlerden tamamen uzaklaştı zaten. Senin tabirinle Orhan’ın mafyatik imajı
ortadan kalkarsa aile olarak bundan zarar görürüz.
Helin beklemediği bu cevap karşısında bir
an şaşaladı. Sehpanın üstündeki tabaktan aldığı kurabiyeyi ağzına attı.
Çayından bir yudum içti.
-Ne zararı ağabey? Orhan ağabeyimin mafyatik
imajının ortadan kalkması bize niye zarar versin ki?
-Benim saygın, güvenilir iş adamı imajım Orhan
sayesine oldu Helin.
-Anlamadım ağabey.
Ali
Abdullah elindeki fincanı sehpanın üstüne koydu.
-Orhan sayesinde araçlarımız güvende. 20 sene önce
kamyonlarımıza yapılan saldırıları Orhan engelledi. İbrahim Hakkı’nın
şantiyeleri saldırıya uğradı. Saldırıları Orhan engelledi. İlhan, Nuri ve sen
rahatsınız. Orhan’ın imajı sayesinde rahatsınız. Yirmi sene önce Orhan’la mafya
işlerini ailemizle sınırlı tutması üzerine anlaştık. Orhan doğrudan mafya
işlerine girmedi. Aile işlerimizi takip etti. Dün akşam dediğimi unutma. 20
yıldır Orhan sayesinde güven içinde yaşıyor ve çalışıyoruz.
-İyi diyorsun ağabey de Süleyman Yasin Orhan ağabeyim
yüzünden aileden atılmadı mı?
Ali Abdullah’ın kaşları çatıldı.
-Süleyman Yasin aileden falan atılmadı Helin.
Yalnızca biraz uzaklaştı. İstemezdim ama Süleyman Yasin bile bu günkü durumunu
Orhan’a borçlu dersem bana inan.
-İnanırım ama anlamıyorum ağabey.
-Süleyman aramızda olsaydı holding avukatlarından
biri olarak kalacaktı. Uzaklaştı, piyasada tanınan bir hukuk firması var.
Süleyman Orhan hariç hepimizin hukuk danışmanı ve avukatı. Orhan ailemizin
güvenliğinden sorumlu, bunu da en iyi şekilde yapıyor Helin. Kararlarını
sorgulamamaya çalış. Rica ediyorum.
Helin fincandaki son yudum çayı içti.
Konuşma bitmişti. Umduğunu bulamamıştı.
-Peki ağabey nasıl istersen. Ben çıkıyorum. İyi
geceler yarın görüşürüz.
28 Ağustos 2013 ÖZ AYHANLAR ÇAY BAHÇESİ
Ali Yıldırım saat 5,30 da telefonunun
alarmıyla uyandı. Banyo lavabosunda elini yüzünü yıkadı. Çay ocağının altını
yaktı. Demliği ocağa koydu. Bahçedeki masaları temizledi, sandalyeleri yerleştirdi.
İçeri geçip çayı demledi. Bir bardak portakal suyu ve bir gün önceden kalan poğaçayla
karnının doyurdu. Sabah altı ile sekiz arasında canlılık oluyordu. Sabah
namazından çıkanlara, işe gitmek için yola çıkanlara bir demlik çay sattı. Saat
9’da kurye bir paket getirdi. Yattığı odada paketi açtı. Paketin içinde
Taştekin İlaçlama logolu bir tulum bir anahtar ve bir not vardı. Notu okuyup
yırttı. Tulumu valize anahtarı cebine koydu. Çay ocağına geçti. Çalışanlar
gelmeye başlamıştı. Sat 10 a kadar rutin çalışması devam etti. Bardakları
yıkarken telefonu çaldı. Tanımadığı numara arıyordu. Açtı.
-Alo.
-Ali
Yıldırım’ı aramıştım.
-Buyurun
benim.
-Avukat
Hakkı Aslan ben. Taştekin Haşere İlaçlama’ dan telefonunuzu verdiler. Bir ilaçlama
işimiz var görüşebilir miyiz?
-Elbette
Hakkı Bey. Adresi mesaj atın, acil mi?
-Acil
sayılır Ali Bey. 30 Ağustosa kadar halledilmeli. Adresi mesaj atıyorum.
Görüşürüz.
İki
dakika sonra gelen adres mesajla geldi. Bardakları yıkadı, yerleştirdi. Tezgâhın
üstünü temizledi. Temizlik bezini yıkadı. Gençlere seslendi.
-Çocuklar benim bir iş görüşmem var. Ben
çıkıyorum. Görüşürüz.
-Tamam ağabey biz buradayız.
Ali yattığı odaya geçip
üstünü değiştirdi. Taştekin İlaçlama logolu üniformayla kapalı mekândan çıkıp,
dolmuşa bindi. Bildirilen adrese gitti. Adres bir iş hanına aitti. Üçüncü
kattaki M&H Hukuk bürosuna çıktı. Hukuk bürosunun kapısı yarı açıktı. Zile
basmadan içeri girdi. Girişte sol tarafta küçük mutfakta bir genç çalışıyordu.
-Avukat
Hakkı Aslan’a bakmıştım.
-Sağdan
ikinci oda ağabey.
Ali tarif edilen odaya ilerledi. Odada iki kişi vardı. Duvarda Hakkı
Aslan’ın diploması ve Atatürk posteri asılıydı. Küçük kitaplık ve üstü Hukuk
kitaplarıyla doluydu.
-Hakkı
Bey.
-Buyurun
benim.
Ali tokalaşmak için elini uzattı. Tokalaştılar.
-Ali
Yıldırım, telefonda görüşmüştük.
-Buyurun
Ali Bey oturun. Yükselll bize çay getir. Bir ilaçlama işimiz vardı Ali Bey.
Beykoz’da bahçe içinde küçük bir yazlık.
Diğer koltukta oturan gömlekli adam bir an şaşaladı.
-Müşterilerin
ilaçlama işlerini de sen mi takip ediyorsun Hakkı? Yapma artık.
-Küçük
bir rica Muratçığım. Hepsi bir iki telefon. Adamın bir sürü parasını aldım.
Neyse..
Hakkı Aslan Ali’ye baktı.
-Ali
Bey, müşterim 30 veya 31 Ağustos’ta en fazla bir haftalığına yazlığına gelecek.
Evin içinde ve bahçede ilaçlama yapılmasını istiyor.
Çekmeceden çıkardığı not kağıdını uzattı.
-Adres
burada. Ben evdeki yardımcı kadını ararım. Evi açar.
-Ali Bey
siz nasıl bir ilaçlama yapıyorsunuz, şunun için soruyorum, benim de bir bahçe
evim var. İlaçlamaya ihtiyacım olursa aklımda olsun.
-Murat
Bey şirket olarak aklınıza gelebilecek her türlü haşere için ilaçlama
yapıyoruz. Kemirgenler başta olmak üzere, akrep, sinek, karasinek ve bahçe
içinde bulunabilecek her türlü haşere. Şu anda piyasada satılan bazı ilaçlar
kanserojen. İnsana ve çevreye zarar vermeyen kimyasallardan oluşan bir ürün
portföyümüz var. Önce evin içini ilaçlarız, solüsyonlarımız kokusuzdur ama her
ihtimale karşı iki saatlik bir havalandırmanın ardından bir kere daha
ilaçlarız. Evin genel durumuna göre her yere yapışkanlı fare bantları
yerleştiririz. Müşterinin isteğine göre zehirli yemlerimiz de mevcut. Evin
içini bitirdikten sonra evin dış kısmına ve yürüme yollarına zehirli solüsyon
uygularız. Zehirli solüsyonlarımız yıkamayla pasifleşmez. En az bir ay
etkilidir. Koku yapmaz. Müşterimizin memnuniyeti ve ihtiyaca göre işlemi
tekrarlarız. Solüsyonlarımız kimyagerlerimiz tarafından üretilmektedir yani
yerlidir. Operasyon personelimiz eğitimli ürünlerimiz standartlara uygundur.
-Anlattıklarınızı
düşüneceğim Ali Bey, teşekkür ederim.
-Rica
ederim Murat Bey.
-Evi
görmeniz gerekiyorsa yardımcı kadını arayayım.
-Siz
yardımcıyı arayın Hakkı Bey. Ben bu gün veya yarın gider eve bakarım. 30
Ağustos’tan önce hallederim. Görüşürüz kolay gelsin.
Ali otoparkta ki Taştekin İlaçlama logolu minibüsle Şile ye gitti.
Verilen adresteki bahçe içindeki evin uzaktan keşfini yaptı. Evde çalışan
temizlikçi kadınla birlikte evi gezdi.